İbrahimSuresi, 39. ayet: " Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir." Hicr Suresi, 98. ayet: Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
Hz. Muhammed son peygamberdir. Onun peygamberliği ve en büyük mûcizesi olan Kurân-ı Kerîm de evrenseldir, kıyamete kadar geçerlidir. Kurân, Arapça bir kitaptır. Kurân'ın Arapça olarak indirilmesi son derece doğaldır. Çünkü Hz. Muhammed, Arap toplumu içerisinden seçilmiş bir peygamberdir. Her Peygambere kendi milletinin
Kurankelimesinin Kuranin kendisinde «okumak», «ezberden okumak» anlamlarında geçen Arapça «kara’a» kökünden geldiği genellikle kabul edilir. «Kara7a» kökünün saf Arapça olmadığı, Süryanîcede «kutsal yazıları okuma, ders» anlamındaki «keryana» kelimesiyle ilgili olduğu ileri sürülmüştür.
Sûrelerin Kur'ân-ı Kerîm'deki tertibi ile nüzul sırasının farklı olduğu bir gerçektir. Sûrelerin konulacağı yerlerin bizzat Hz. Peygamber'in emriyle tesbit edildiğini ifade eden alimler, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) âyetlerin tertibiyle ilgili emri, aynı şekilde sûreler hakkında da variddir, görüşündedirler.14
1- El kariah. 2- Mel kariah. 3- Ve ma edrake mel kariah. 4- Yevme yekunün nasü kelferaşil mebsus. 5- Ve tekunül cibalü kelıhnil menfuş. 6- Fe emma men sekulet mevazınüh. 7- Fe hüve fi
Tasavvufçular bununla da yetinmeyerek İslam âleminin değişik yerlerini Hızır’ın makamı saymış, Hızır’ın orada ya oturduğunu veya bir tasavvufçu ile orada buluştuğunu iddia etmişlerdir. Onun için birçok yerde ona bir makam veya bir kabir uydurmuşlardır. Orada kurbanlar kesilmiş, taşlar öpülmüş ve eşyası ile
DPBs.
Sual Ateist yazar, Diğer milletler kendi kulu değil mi de, Tanrı Kur’anı Arapça indirdi diyor. CEVAPEğer Kur’an İngilizce olarak inseydi, aynı bozuk mantıkla, Diğer milletler kendi kulu değil mi de, Tanrı Kur’anı İngilizce indirdi diyecekti. Maksadı yanlış bulmak olduktan sonra her şeyi tenkit eder. Yusuf sûresinin, Biz Kur’anı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınız mealindeki 2. âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyorBiz Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin lisanınızla indi. Bugüne kadar birçok edebiyatçının, şairin sözünü dinlediniz. Hiç birine benzemiyor. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Eğer öyle olsaydı, Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıklaman için indirdik mealindeki âyet-i kerimeye zıt olurdu. Nahl 44Eğer Yunanca olsaydıFussilet sûresinin, Eğer biz Kur’an-ı kerimi yabancı bir dilde okunan bir kitap kılsaydık. Diyeceklerdi ki, âyetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı. Muhatapları Arap olduğu halde, Arapça olmayan bir kitap mı geldi mealindeki 44. âyet-i kerimesinin tefsirlerdeki açıklaması da şöyledirKur’an-ı kerim [İbranice, Yunanca falan değil] sizin lisanınızda, yani Arapça’dır. Siz Arap olduğunuza göre, ifadelerinin vecizliğinden, şaheserliğinden bu Kur’an-ı kerimin İlahi bir kelam olduğunu anlarsınız. Yoksa, Siz Arap olduğunuza göre, Kur’anın ahkamını da anlarsınız denmiyor.[Tokatlı Şeyh-ül-islam Mustafa Sabri efendi, Biz Arabi’yi az biliriz. Fakat Kur’an-ı kerimi Araplardan daha iyi anlarız buyuruyor.]Lisanı Arabi olan herkes Kur’anı anlayamaz. Lisan ayrı, ilim ayrıdır. Türkçe bilen insan, tıp, hukuk, fen gibi bilgileri bilir mi? Kur’an-ı kerim baştan başa bir ilim deryasıdır. Her Arabi bilen Kur’an-ı kerimi nasıl anlar? Ateistler gibi, tercümesini okuyup da, Bakın Kur’anda çelişki var demek ne kadar abes ve kiramın anlayışıEshab-ı kiramın hepsi müctehid, birer büyük âlim oldukları halde, âyet-i kerimeleri farklı anlamışlar, ictihadları farklı olmuştu. Mezheplerin çıkışında da âyet-i kerimelerin farklı anlaşılmasının rolü vardır. Urvet-ül-vüska Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki Bir gün Resulullah efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e Kur'an-ı kerimin ince manalarından birkaçını onun seviyesine göre anlatıyordu. Hazret-i Ömer yanlarına gelince, konuşma üslubunu ve bahsettiği ince sırları, onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Yanlarına Hazret-i Osman gelince yine üslubunu değiştirdi. Hazret-i Ali gelince de böyle yaptı. Resulullah efendimizin, her değiştirmesi, oraya gelen zatların istidatlarının farklı oluşlarından idi. [M. Masumiyye 59]Hadis-i şeriflerde Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer olurdu, Osman’ın şefaati ile Cehennemlik yetmiş bin kişi sorgusuz Cennete girecektir ve Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır buyuruldu. Her üçü de bu derece yüksek olduğu ve Arabiyi çok iyi bildiği halde, Hazret-i Ebu Bekir’e anlatılan tefsiri bile anlayamadılar. Çünkü Peygamber efendimiz herkese derecesine göre anlatıyordu. Hadis-i şerifte buyuruldu kiİnsanlara akıllarına, anlayışlarına göre söyleyin, onlara [dinin hükmünü] inkâr ettirecek şekilde söylemeyin ki, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar. [Buhari]Allahü teâlâ, Peygambere sorun, âlimlere sorun buyuruyor. Bazıları, bizzat kendim anlayacağım diye inat ediyor. Herkes kendisi anlayabilseydi o zaman peygambere ne lüzum kalırdı? Kur’an-ı kerimi, lisanı Arapça olanlar bile anlayamaz. Hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullah efendimize sorarlardı. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki Kur’an, Allah’ın metin ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz. Çok okumak ve dinlemekle eskimez. [İbni Mace]Kur’an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı bizzat Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki De ki, Rabbimin [İlmini, hikmetini bildiren] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez. [Kehf 109, Beydavi]Anayasayı, bir kanunu anlamak için hukukçulara gidiliyor. Halbuki bunları da insan yazmıştır. Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını herkes nasıl hemen kolayca anlayabilir? Doğrusunu anlayabilmek için, bir Kur’an tercümesine [meallere] değil, İslam âlimlerinin tefsirlerine bakmak gerekir.
yeni bir hezeyan olarak ortaya çıktığını düşündüğüm iddia. işin aslı bütün dinleri ve bu dinlerin kitaplarını çelişkili ve insanoğlunun yarattığı eserler olarak görüyorum. kuran'ın herhangi bir şekilde inmediğini düşünmekle birlikte bu düşüncelerimden ve dinlerin kaynağı ile fikirlerimden bağımsız olarak bu kitabın dinin bir millete ait olduğu iddiası bana biraz belden aşağı atılan yumrukmuş gibi geldi. ne dinle ne de kuranla fazla ilgili olmayan biri olarak* aklıma veda hutbesinden bir bölüm geldi yazmadan duramayacağım."...ey insanlar!rabbiniz tektir. babanız da tektir. hepiniz âdem’densiniz. âdem de topraktandır. allah katında en değerliniz en müttaki olanınızdır. arap olanın arap olmayana bir üstünlüğü yoktur. takva hariç! ..."son olarak yapılmaya çalışılanın sadece üstün türk ırkına ait yepyeni bir din üretme girişimi olmadığına inanmak istiyorum. sözlükçülerin atsızcılardan bir farkı olduğuna inandığım gibi. aklıma başka bir iddiayı getirmiştir.bkz allah turklere peygamber ve kitap gondermemistiriki iddia arasındaki fark ise öbürünün din üzerinden ırk tartışmasında, bunun da ırk üzerinden din tartışması üzerinden üste çıkma çabası iddia ortaya atılırken bir kaç ayette geçen kavim ve arapça dışındaki dillere yabancı dil denmesinden yola çıkıyor. peygamber in devrindeki yaklaşımının dikkate almayıp sadece kuran ı referans alarak dahi böyle bir çıkarım yapmak fazlasıyla zorlama gibi duruyor. kuran ın arapça gönderilmiş[ki burdan anlıyoruz ki ilahi kitap olduğu kabul ediliyor] olması anormal mi, yoksa bunun ilk hedef kitlesi olan peygamberin kavmine hitap etmesi mi. burda bir acaiplik olmaması gerektiği kanaatindeyim. zaten bundandır ki yüzyıllar boyunca, latince nin hristiyanlıkta kutsal sayılmasına benzer bir kabul olmamasına rağmen, diğer kökenlerden gelen müslümanlar bunu normal karşılamış, dini kendilerine uydurmak yerine, kendilerini dine uydurmayı seçmişlerdir ve hem arapça yı öğrenmişler hem de dillerini bastırmasına pek itiraz etmemişlerdir. bunun için farsça ve türkçe nin dil devrimi öncesindeki hali ile osmanlıca yı, kürtçe yi incelemek yeterli zaten. eğerki kuran ın zaten kutsal kitap olduğuna inanıyorsanız kuranın vahiy ile indiğini peygamber in, ilk hedef kitlesi, kavmine kendi dilinde ilettiğini bilmeniz gerekiyor. ha buna rağmen kuran ın gökten bir kitap halinde indirildiğini düşünüyor ve birden fazla dilde basılmalıydı diyorsanız buna diyecek hiçbir şeyim zaten kuran ın kutsal kitap olmadığına inanıyor ve de insanları buna inandırmaya çalışıyorsanız, bu da yersiz bir enerji sarfiyatı gibi duruyor. "senin gok tengrin dururken arabin allahindan sana ne"nihal atsiz boyle bir laf etmisti... inanıp inanmamak arasında kalmış bir söz öbeğidir. aslında kutsal kitapların geçerliliği kalpteki inançla ölçülmelidir, inanmak ya da inanmamak için bahaneler aramaya ihtiyaç yoktur. "ben inanmıyorum, okumuyorum, başka bir kutsal kitapta huzuru buluyorum, hiçbir kutsal kitaba inanmıyorum, bunun için de bir kılıf bulmaya, sebep yaratmaya kasmıyorum, gayet huzurluyum" diyen milyonlarca insan vardır ve olacaktır. bunun aksi düşünceler de vardır, kur'an-ı kerim'de şifreler aramak... bambaşka alemlere astral seyahatler için aracı olarak kullanmaya çalışmak... kendini inandırmak için mucizeler bulmaya kasmak... bunlar, teenage dönemi rahatsızlıkları gibi gelmektedir bu bünyeye... kuran i kerim'in "indigini" kabul ettikten sonra, fazla bir sorgulamaya gerek yok. icerisinde zaten "alemlere" indigini soyluyor. ona inaniyorsan, gerisine de inanip sorunu otomatikman cozebilirsin. - spoiler -rabbi ona "teslim ol" dediğinde - o - "alemlerin rabbine teslim oldum" suresi 131. ayet böylece onları, allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. davud calut'u öldürdü. allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. eğer allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i engellemesi olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. ancak allah, alemlere karşı büyük fazl ve ihsan suresi 251. ayetgerçek şu ki, allah, adem'i, nuh'u, ibrahim ailesini ve imran ailesini alemler üzerine i imran suresi 33. ayethani melekler "meryem, şüphesiz allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," i imran suresi 42. ayetgerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan ev, bekke mekke de, o, kutlu ve bütün insanlar alemler için hidayet olan ka'be i imran suresi 96. ayetorada apaçık ayetler ve ibrahim'in makamı vardır. kim oraya girerse o güvenliktedir. ona bir yol bulup güç yetirenlerin ev'i haccetmesi allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. kim de inkar ederse, şüphesiz, allah alemlere karşı muhtaç i imran suresi 97. ayetbu kuran , alemler için ancak bir suresi 87. ayet- spoiler -bkz alemson olarak ;delilen verilen ayetlerden ilkinde " mekke ve çevresindeki tüm insanlık " ibaresi geçmekte. çevresindeki tüm insanlık deyişinden benim anladığım mekke ve çevresindeki mahalleler değildir. ve tüm insanlık...biraz fazla genişçe bir anlatım değil mi ?ha eğer bir kelime üzerinden yargıya varacaksak ana brittannicadan da fen bilgisi kitabı çıkarabiliriz kanımca. ayetlerin o dönemin günlük olayları çevresinde dönüp durduğu dikkate alındığında, kuran'ın ister gökyüzünden insin, ister insan ürünü olsun o dönemin şimdinin bile değil araplarına hitab ettiği doğrudur. ondandır ki, bir süre okuduktan sonra "bişi anladıysam arap olayım" diye bir kenara konulur kendisi.bkz kuran-kerim /13439385 alemlerin rabbinin yani al-ilah'ın adem'i, nuh'u, ibrahim ailesini ve imran ailesini uzaylılar için marslılar için değil, siriuslular için değil dünyalılar için peygamber yaptığı düşünülürse ve dünya'nın ne kadar küçük olduğu düşünülürse doğru olan önermedir. daha amerika'yı bile bilmiyordu o insanlık ne dünyası...ha birde bu organize dinlerin hiç birinin kuzey ve güney amerika'dan çıkmaması da ne ilginç değil mi onlar allah'in unutulmuş kullarımıydı kitap bile göndermedi herşeyi bilen gören tanrı...marslı veya siriuslu bir müslüman gösterin kardeşim bana... gelip dünyalılarla konuşanların arasında müslüman gördünüz mü... cahiliye tarafından öyle değilse, niçin arapça inmiştir sorusuyla desteklenmesinden korkulan cümle. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
KURAN KİMLERE İNDİ? MEKKE VE ÇEVRESİNDEKİLERE Mİ? İddianın gücü Zayıf İddiaAyetlerde çelişki var AyetlerBu da şehirlerin anası Mekke'de ve etrafında oturanları uyarman için sana indirdiğimiz mübarek, kendinden önce indirilmiş olanları doğrulayıcı bir Kitap'tır. Ahirete inananlar buna inanırlar ve onlar namazlarına devam Kalem/ 52. Oysa Kuran, alemler için bir öğütten başka bir şey değildir. Cevap Enam92'de Peygambere fiziksel gücüyle orantılı sorumluluk yüklenmiştir. Peygamberin bir İnsan olarak fiziksel çabayla kolayca yapabileceği tebliğ sahası Mekke ve Civarıdır. Peygamber git bütün dünyaya tebliğ et denmesi, onun fiziksel gücünü aşacağından bu gerçekçi olmazdı. 68/52 ayeti ise Kuran’ı İlgilendiren tebliğ sahasıdır. Bu tebliğ olayı herhangi bir şahsın yaşam süresiyle kısıtlı olmadığı gibi, herhangi bir coğrafyayla kısıtlı değildir, bu tebliğ şekli günümüze kadar sürüp gelmektedir. Allah’ın izniyle kıyamete kadar sürecektir. KURAN KAÇ YILDA GECE DE Mİ İNDİRİLDİ. NASIL İNDİRİLDİ. PARÇA PARÇA MI İNDİRİLDİ ? İddianın gücü Zayıf İddia Kuran bütün olarak kaç senede indirilmiştir? Cevabı 23 yıl küsur ay ise eğer; Duhan suresi 3. Bakara suresi 185. Ve Kadr suresi 1. Ayetlerde neden bir gecede veya bir günde indirildiği yazar. Başka yerlerde de dura-dura veya parça, parça indirildiği yazar mesela Furkan suresi 32. Ayet. Ayetler Hükümleri apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu Kur'an'ı mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz, insanları onunla Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Bakara185 Muhakkak ki Biz, O'nu Kur'ân'ı Kadir Gecesi'nde Biz İnkâr edenler Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık parça parça indirdik ve onu tane tane ayırarak Hadis İmam-ı Müslim 261 H, Ebu Katade'den şu Hadîsi rivayet ediyor "Peygamber Efendimize Pazartesi günü oruç tutmak soruldu O da cevabında dedi ki Ben o günde doğdum ve bana Kur'an nâzil olmaya o günde başladı." Cevap İslâm ilim adamlarının büyük çoğunluğu, Kur’an’ın Cibril vasıtasıyla Hz. Muhammed’e, yaklaşık yirmi üç yılda, bölüm bölüm indirildiği hususunda müttefiktirler. Kur’an açısından doğru olan da budur… Bu kanaatteki müfessirlerin cumhuruna /çoğunluğuna göre Kur’an, 610 yılının “Ramazan ayında” ve “mübarek bir gece” olan “Kadir Gecesi”nde Hz. Peygamber’e indirilmeye başlamış ve Alak sûresinin ilk beş ayeti, “bin aydan daha hayırlı…” olan o mübarek gecede inzal edilmiştir. Daha sonra da vahiy süreci boyunca Kur’an’ın tamamı pasajlar halinde Nebî indirilmeye devam etmiştir. 632 yılında Hz. Peygamber’in vefat edip Refik-i A’lâ’ya yükselmesine kısa bir süre kala Kur’an’ın inzali tamamlanmıştır. Özet olarak; "bir gecede indirildi" diye kastedilen kuranın tamamı değil ilk inen parça indirilen Kuranın diğer kısımlarıdır. ALLAH'IN AYETLERİ DEĞİŞİR Mİ? NESİH -nesh eden- / MANSUH -nesh edilmiş- MESELESİ İddianın gücü Orta İddia Ayetler arasında çelişki var. Allah'ın ayetleri değişir Nahl/101 Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler. Bakara/106 Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin? Rad/39 Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap Levh-i Mahfuz O’nun yanındadır. Tam tersi ayetler Fatır/43 Sen Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen, Allah’ın kanununda hiçbir sapma bulamazsın. Fetih/23 Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu budur. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. Yunus/64 Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır. Enam/115 Rabbinin kelimesi Kur’an doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Ahzab/62 Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın. Ayetler Yukarıda yapılan, ayetlerin tamamını almayıp ,bir kısmını almak ve manayı bozmaktan başka bir şey öncesine ve devamına bakarsak eleştirilerin yersizliği görülür “İyi bilinmeli ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Ve onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselerdir. Dünya hayatında da âhirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla bir değişme yoktur. İşte budur büyük kurtuluş.”Yunus, 10/62-64. “Kendilerini uyaracak bir peygamber geldiği takdirde, milletler içinde, hidâyette en ileri derecede yer alacaklarına dair var güçleri ile yemin ettiler. Ama kendilerine bir peygamber gelip uyarınca bu, onların sadece nefretlerini artırdı. Sebebi ise dünyada sırf böbürlenip büyüklük taslamak ve bir de kötü bir tuzak kurmak istekleriydi. Halbuki kötü tuzak, sadece hazırlayanın ayağına dolanır, sadece onu perişan eder. Onlar daha öncekilerin uğradıkları fecî âkıbetten başka bir şey mi bekliyorlar? Sen Allah’ın nizamında hiçbir değişiklik bulamazsın!”Fatır, 35/42-43. “Eğer o Mekkeli kâfirler sizlerle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçar, sonra da ne kendilerini koruyan, ne de destek olan hiç kimse bulamazlardı. Allah’ın öteden beri câri olan kanunu budur. Ve sen Allah’ın nizamında hiçbir değişiklik bulamazsın.”Fetih, 48/22-23. “Allah'ın sözlerinde asla bir değişme yoktur.” Yunus, 10/64 mealindeki ayette de “değişmeyen sözler”den maksat vahiy sözleri değil, Allah hükmü, kanunu, prensibi demektir. “Biz bir ayetin hükmünü diğer bir ayetle değiştirirsek veya unutturursak geri bırakırsak, ondan daha- hayırlısını yahut onun benzerini getiririz.”Bakar, 2/106 mealindeki ayette ise “vahiy sözleri” kastedilmiştir. Allah, daha önceki bir peygamberin şeraitinde olan bazı hükümleri değiştirmiş, yerine başka hükümler getirmiştir. Cevap Bu konu İslam alimlerinin kendi aralarında da tartıştığı bir ancak ilimle ve imanla anlaşılabilecek bir nesh olayı hakkında üç görüş ortaya atılmıştır 1- Bir görüş neshi tamamen inkara dayanmaktadır.Ünlü mutezile; Ebû Müslim Muhammed b. Bahr el-İsfahânî ö. 322/934; Şah veliyullah Dıhlevi 2- İkinci görüş neshi kabul eden ve buna kendilerine göre sayısı yüzlere varan örnekler zikretmektedirler.[[ 63 sureye yayılmış olup, sayıları 225’ ibni aliölüm1201Kuranda mensuh ayetlerin sayısının 274 olduğunu ibni selame Muhammet ibni hazm ayet, ebu cafer ennah ayet,Abdulkadir el bağdadi 66 essuyuti 22 ayet,Muhammetsuad celal 4 ayet mensuh bulunduğunu iddia irfanfiulumil kuran1943 3- Üçüncü görüş neshi sadece sınırlı bazı ayetlerde kabul etmektedir. Şia alimlerinin çoğunluğu bu üçüncü kategoride yer almaktadırlar. NESH'E KERŞI ÇIKANLARIN GÖRÜŞLERİ VE DELİLLERİ KURANDA NESH VARDIR DEMEK ŞİRKTİR Nesh ,kaldırmak,hükümsüz kılmak,iptal etmek,birşeyin yerine başka bir şey koymak gibi anlamlara caizdir ve kuran-ı kerimi indirinceye kadar eski sayfaları ve kitapların hükmünü nesh olunmayan ve değiştirilmeyen ve kıyamete kadar baki olacak olan kuran-ı kerimi sahife Ademasa indirmiş ve bunun hükmünü şitas gönderdiği 50 sahife ile nesh İdrisas gönderdiği 30 sahife ile nesh etmiş daha sonra sırasıyla İbrahim /asın 10 sahifesini, Davutas gönderdiği Zeburla, daha sonra bu kitabı Musa as gönderdiği Tevratla ve isa as gönderdiği İncil'le değiştirmiş. Ve en son olarak kıyamete kadar hükmü sürecek olan Kuran-ı kerimi indirmiş ve önceki kitap ve sahifelerin tamamının hükmünü kuranın hükmünü ve lafzını değişmeme konusunda garantiye aldığını şu ayetle bize bildirmektedir. biz indirdik onun koruyucusu da biziz biz.'' ki bunun gibi bir kitap meydana getirmek için yeryüzündeki geçmiş ve gelecek bütün insanlar ve cinler bir araya gelse ve birbirlerine destek olsa onunkuranınbir benzerini meydana getiremezler.'' Bu konu ile ilgili bakınız. Nesh eski kitaplar içindir Biz bir ayetin hükmünü yürürlükten onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiriririz.'' Şimdi bu ayeti dikkatle ne anlama gelir?Tamamen beyinlerden,yazılardan silinmesi anlamına gelmez mi? Halbuki nesh edildiği iddia edilen ayetler 1400 senedir hala Kuran-ı kerimde durmuyor unutturma olabilir mi?Ama eski sahife ve kitaplar Kuran-ı kerimden başka hiçbir kutsal kitabın ne aslı ne lafzı hiçbiri yoktur işte unutturulma budur. Allahcc Daha önce indirdiği kitapları kaldırmış ve unutturmuş yerine Kuran-ı kerimi ayette K;uran-ı kerimin içindeki ayetlerin nesh edildiğine dair bir işaret yoktur. Gelelim kuranda nesh vardır diyenlerin delil olarak sunduğu ikinci ayete Nahl101''Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman ki Allah neyi bildireceğini çok iyi apaçık bir iftiracısın onların çoğu bilmezler.'' Başta şunu belirtelim ki bu ayetin iniş sebebi Tevrattaki ayetlerin nesh olması ile inanan Yahudiler Tevrat'ta böyle bir şey yoktu ;buda nereden çıktı; sen Allah'ın indirdiği Tevrat'ı değiştiriyorsun Tevratta olmayan şeyleri söylüyorsun; diyerek peygamberimize baskı yapıyorlardı. İşte bu nedenle bu ayet inmiştir. Nesh olduğu iddia edilen ayetler nesh olmamış düzenlenmiştir ayetleri şarap ve kumar hakkında soru sorarlar deki Her iksinde de büyük bir günahzarar ve insanlar için bazı faydalar Her ikisinde de günahızarar faydasından büyüktür.''Bu ayette içki içebilirsiniz hükmü var mıdır. Allah aşkına aksine günah ve zararlı olduğu bildirilmiyor mu? 'Ey iman edenler siz sarhoş ikende söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp ikende yolcu olan müstesna güsül edinceye kadar namaza yaklaşmayın''Bu ayette sarhoş olarak namaza yaklaşmayın ayette sarhoş namaz kılabilirsiniz diye bir cümle varmı? yok o halde nasıl oluyorda bu ayet ilk ayeti neshediyor anlamak mümkün değildir. iman edenler şarap,kumar,dikili taşlar,fal ve şams okları birer şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan uzak durunki kurtuluşa içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak Allahı anmaktan ve namazlardan alıkoymak vazgeçtiniz öyle değilmi.?''Şimdi bu ayetin önceki ayetlerin hükmünü kaldırdığını nasıl ayetlerde içki için kumar oynayın demiyor ki nesh etmiş bu üç ayet biribirini tamamlıyor. Gelin üçünü birleştirelim bakalım nasıl bir mana azbir faydası olsada zararı çok büyük olan büyük bir namaz kılınmaz. Bundan uzak durmalı uzaklaşmalıdır. Dolayısıyla bu ayetler birbirini nesh etmemiş düzenlemiştir. 2. Vasiyyet ve miras ayetleri ölüm geldiği zaman eğer bir mal bırakacaksa anaya babaya yakınlara uygun bir şekilde vasiyet etmek Allahtan korkanlar üzerine bir borçtur.'' şimdide bu ayetin hükmünü kaldırdığı iddia edilen ayeti okuyalım. size çocuklarınız hakkında erkeğe kadının payının iki mislinimiras fazla kadın bıraktığının üçte ikisi yanlız bir kadınsa yarısı çocuğu varsa ana babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi çocuğu yokta ana baba sı ona varis olmuş ise anasına üçte bir ölenlerin kardeşleri varsa anasına altıda bir bu paylar ölenin yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır.'' Bu iki ayet arasında uyuşmayan nedir. birbirine zıt,birbirine ters olan ikinci ayet birinci ayetin iki ayeti birleştirip Allahcc birinizin malı varsa öleceği zaman vasiyet etmek üzerine borçtur. İkinci ayette de vasiyet yerine geldi. borç varsa ödendi. bunlardan arda kalan bu şekilde vasiyet yasaklanmış değildir VAHYİN DEĞİŞMESİNE ÖRNEKLER , NESH'İ SAVUNANLARIN DELİLLERİ çocuklarının birbirleriyle evlenmelerine dinen izin verildiği halde bu hüküm sonradan kaldırılmıştır. 2. Yahûdîlere cumartesi günü çalışmak yasaklanmış iken, İncil'in gönderilmesiyle bu yasak kaldırılmıştır. 3. Mekke devrinde şartlar uygun olmadığı için düşmanın bütün eziyetlerine rağmen, Müslümanların savaşmalarına izin verilmemiştir. Medine’de Müslümanların lehine şartlar oluşunca kendilerini silahla müdafaa etmek için savaşa izin verilmiştir. 4. Hz. İsa as, Hz. Musa as'ın dininde yasak olan bazı şeylere cevaz verdi. “Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve daha önce size haram edilenlerden bir kısmını helâl kılmak üzere gönderildim.”Ali İmran, 3/50 mealindeki ayette bu hususa dikkat çekilmiştir. 5. İçkinin haram kılınması sürecinde konuyla ilgili ilk 3 ayette nahl/67 , bakara/219 , nisa/43 içki tamamen yasak edilmemişken , sonradan gelen 4 . ayettte maide/90 içki tamamen yasaklanmıştır. 6."İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet ederler. "BAKAR 241 şeklinde eşe vasiyet , gelen 1/4 veya 1/8 şeklinde miras ayetleriyleNisa 11/12 nesh edilmiştir. 7. "Erkek ve dişiden herbiri için baba ve ananın, yakın hısımların terikelerinden de vârisler yaptık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere dahî hisselerini verin. Allah herşeyin üstünde hakîkîbir şâhiddir" en-Nisâ33 ayeti hicrette kardeşlik yemini ederek miraslarına ortak olan ensar ile muhacirin mirastaki öncelik hakları nesh edilmiş yerine; Hısımlar Allah'ın Kitâbı'nda birbirlerine daha yakındırlar" el-Enfâl 75 ayetiyle yeminle yapılmış olan kardeşlikten doğan paylar nesh edilip,miras ayetleriyle belirlenen kişiler hak elde ettiler. 8. Önceden Aşure orucu, Sünnet ile vacib idi. Allah’u Teâla’nın Bakara 185’teki ayetinde geçen ramazan orucu ile nesh edildi. oruçluyken Tevrattaki gibi günde bir kez yiyen ve cinsel ilişkiye girmeyen Müslümanlar Bakara 187 ile eskiyi nesh ettiler. ziyaretini yasaklamış olan peygamberimiz daha sonra bunu serbest bırakmıştır. 11. Kurban etini üç günden fazla bekletip dağıtmamak önceleri kurban kesemeyenler çok olduğu için peygamberimiz tarafından yasaklanmış ,kurban kesenler çoğalınca bu yasak kaldırılmıştır. Beyt-ül Makdis’e Mescid-i Aksa’ya yönelme farziyetinin, Kâbe’nin kıble kılınması ile nesh edildi. Aşağıdaki ayetler bu konuyla ilgilidir Önce Allah için yapılan mescitlerde Allah'ın adının anılmasını men'eden ve onların yıkılmasına çalışan kimseden daha zâlim kim var ki? Bunlar, ancak oralara korka korka girebilirler. Onlara dünyada horluk var, âhirette de pek büyük bir da, batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz...Bakara114115 Sonra "İnsanların beyinsizleri, 'Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?' diyecekler; de ki 'Doğu ve batı Allah'ındır. O, dilediğini doğru yola eriştirir'. Bakara /142" "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnud olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir; bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir." Bakara /144 yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri sebebiyle, kendilerine daha önce helal kılınmış temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık. NİSA 160 14 ."Ey iman edenler! Peygamber ile gizli-özel bir şey konuşmak istediğiniz zaman, bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir.." Mücadele,12 ayeti kısa bir süre sonra "Gizli özel bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." Mücadele,13 ayetiyle nesh edilmiştir. 15. "Kadınlarınızdan zina edenlere karşı, içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar, şahitlik yaparlarsa, bu kadınları, ölüm alıp götürünceye kadar veya Allah onlara bir çıkış yolu açıncaya kadar evlerde hapsedin." Nisâ,15"Sizlerden zina edenlerin her ikisine de eziyet edin. Eğer onlar tevbe edip kendilerini ıslah ederlerse onlardan vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve çok merhamet edendir." Nisâ,16; ayetleri ; "Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz kırbaç vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dinini tatbik hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun." Nur, 2 ayeti ile nesh edilmiştir. Not Nisa 15 te kadın kadına ilişki, Nisa 16 da erkek erkeğe ilişki, nur 2 de ise kadınla erkeğin ilişkisi anlatılmaktadır .Dolayısıyla nesh söz konusu değildir diyen görüş te vardır.Ebu Muslim bu görüştedir 16 .İslam'ın ilk yıllarında İslam ve Müslümanların o günkü maslahatı dikkate alınarak kafirlere ve müşriklere karşı toleranslı davranma izni verilmişti. Bu hükümler örneğin şu ayetlerde bildirilmişti "Ey Muhammed! İman edenlere söyle Allah'ın cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar. Çünkü Allah her kavmi kazandıklarıyla cezalandıracaktır." Câsiye, 14 "Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın, tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir." Bakara, 109 İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve onlara şöyle deyin “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir aynı ilâhtır. Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.”Ankebut46Mekke dönemi ayeti Bu ayetler, onlarla savaşmaya izin veren ve buna teşvik eden ayetlerle nesh edilmiştir "Kendilerine savaş açılan kimselere kâfirlere karşı koymak için izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir." Hac, 39 vb. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek boyun eğerek kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar 17. Gece namazı Müzemmil17, mecburiyyet olmaktan çıkarılarak nesh Müzemmil20 ile edilmiştir.. MUZEMMİL SURESİ 1-Ey örtüye bürünerek saklanan Muhammed, 2- Geceleyin biraz uyuduktan sonra kalk 3- Gecenin yarısında uyanık ol, ya bu miktarı biraz eksilt 4- Ya da artır da ağır ağır Kur'an oku. 5- Çünkü biz sana sorumluluğu ağır bir söz indireceğiz. 6- Kuşkusuz gece ibadeti, gündüze göre daha zor, fakat sözü daha etkilidir. 7 Çünkü gündüzleri, seni uzun uzun uğraştıracak işlerin vardır. MUZEMMİL SURESİ 20- Senin ve bazı arkadaşlarının, gecenin ya üçte ikisine yakın bölümünü ya yarısını ya da üçte birini ibadetle geçirdiğinizi Rabbin biliyor. Gecenin ve gündüzün sürelerini belirleyen Allah'tır. O bu gece ibadetinin temposuna dayanamayacağınızın farkındadır. Bundan böyle kolayınıza gelecek kadar Kur'an okuyunuz. Aranızda hastalar olacağını, bir bölümünüzün Allah'ın lütfettiği geçim payını elde edebilmek için yeryüzünde oradan-oraya koştuğunu, bir bölümünüzün de O'nun yolunda savaştığını Allah biliyor. Öyleyse kolayınıza gelecek kadar Kur ân okuyunuz. Namazı kılınız, zekatı veriniz, gönüllü olarak ve karşılık beklemeksizin Allah'a borç veriniz. tutamayanların durumu Bakara 184 "...Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; ona güç yetiremeyenlerin, bir yoksulu sabah, akşam doyuracak kadar bir fidye vermesi gerekir..." Bakara 185 "...Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun..." Not Bakara 184'ü oruç tutamayacakların fidye verebileceği şekilde yorumlayanlara göre İbn Mes’ud, Muaz b. Cebel ve İbn Ömer’ ilgili ayet bakara 185 ile nesh edilmiştir ve sadece hasta ve yolcular fidye verecekler içine dahil 184'ün nesh edilmediğini savunanlar da vardır. İbni Abbas.İbn Abbas’a göre, yaşlı ve iyileşmesi umulmayan hastalar fidye öderler. Kanaatimce bu ayet nesh 184'de kasdedilen hasta ve yolculuk sebebiyle oruç tutamayanlardır. "ona güç yetiremeyenlerin" ifadesi orucu değil, sonradan tutmaya da güçleri yetmeyenleri kasdetmektedir ve bu kişilerin en son çare olarak fidye vermesi gerekir. 19. Bir müminin kaç kafire bedel olduğu Sahabenin iman coşkusuyla çok güçlü olduğu Medine’nin ilk döneminde bir müminin on kâfirin önünden kaçması yasaklanmıştı. Daha sonra insanın yapısının gereği olarak onlarda bir zafiyet meydana gelince, Allah bu hükmünü değiştirdi ve “bir müminin iki kâfirin önünden kaçmasını yasakladı”Enfal, 8/65-66. Not Bu iki ayet farklı bir yorumla nesh olayının yoruma göre -ki doğru olma ihtimali yüksektir- Enfal 65 Müslümanaların kapasitesini, Enfal 66 ise savaşmakla mecbur oldukları sayıyı belirtmektedir. Bknz "Bir müslüman kaç kafire bedel."başlığı 20. Enfal 41 deki ganimet ayetlerinin Enfal 1'i nesh ettiği iddası için Bknz "Ganimetler kimin" maddesiBu yazı Allahdostuseyyid tarafından hazırlanmıştır Özet Değişmez diye kastedilen Allah'ın prensibi kanunu gibi genel diye bahsedilen ise o günün şartlarına göre gelen vahiydir. KURAN ARAPLAR İÇİN Mİ GÖNDERİLDİ? İddianın gücü Zayıf İddia Kuranda bazı ayetler araplar için indirildiğini halde bu din araplara gelmiştir. “inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık.” “Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kuran olarak indirdik.” “iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık” “ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için” “kendilerine senden önce hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için,” “Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın” Cevap Kuran Arap olan bir peygamber aracılığıyla geldiği için dili Arapça' Allah'ın emirlerini yaymak için Türkleri veya İngilizleri değil hemen yanında bulunan Arapları karşısında Allah onun dilinde ve onun anlayacağı ve anlatacağı şekilde kuranı indirmiştir. Ayette de öncelik sırasının belirtildiği gibi Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın merkezden çevreye bir metodu uygulanmıştır. Kuranın hitap şekillerine baktığımızda bir çok yerde "ey insanlar","ey ademoğulları" gibi ifadeler kullanarak tüm insanlığa indirildiği belirtilmiştir. "Ey Muhammed, biz seni ancak álemlere rahmet olarak gönderdik." enbiya / 107 "Ey Muhammed, de ki Ey insanlar, doğrusu ben Allah’ın hepiniz için gönderdiği peygamberiyim." A’raf 158 "Ey Muhammed, biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir. Fakat insanların çoğu bilmezler" Sebe /28 Özet Hz. Peygamber’in Araplar arasından seçilmesinin doğal bir sonucu olarak tabiatıyla önce onlar ıslah ve irşat edilecek, sonra da onların aracılık ve örnek kişiliğinde diğer kavimler İslam iman ve ahlakına Arapça gönderilişi ve bazı yerlerde onlara hitap edişini bu bapta ele onlara verilmiş fakat tüm insanlar hedeflenmiştir. ESKİ DİNİ KİTAPLAR DEĞİŞTİRİLMİŞ İSE KURAN NEDEN ESKİ DİNİ KİTAPLARIN ÖNEMİNDEN BAHSEDİYOR. İdianın gücü Zayıfİddia "Eğer sana indirdiğimiz şeyden şüphe içinde isen, senden önce Kitab'ı Tevrat'ı okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma! Yunus/94" ayeti Tevratı kutsuyor. Ayetlerin önüne ve ardına birlikte bakalım Andolsun, biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz rızıklar verdik. Kendilerine bilgi gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki, ayrılığa düşmüş oldukları şeyler hakkında Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir. Yunus/93 - Eğer sana indirdiğimiz şeyden şüphe içinde isen, senden önce Kitab'ı Tevrat'ı okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma! Yunus/94 - Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma; Yoksa kaybedenlerden olursun!Yunus 95 Görüldüğü gibi Peygambere vahiy ile İsrail oğullarının tarihteki durumlarından haber verilmiş ve bununla ilgili olarak ümmi bir kimse olan peygambere bildirilenin doğruluğu konusunda onlardan ümmi olmayıp kitap okuyanlara sor denmiş. Bu peygamberin kalbinin tatmin olması için Allah’tan bir destektir. Burada kime hitap edildiği hususunda birçok yorum yapılmıştır. Hz. Peygamber'e hitap edildiğini kabul edenler, âyetin devamındaki ifadelerden onun Allah'ın âyetlerini yalan sayanlardan olabileceği ve bu hususta uyarıldığı gibi sakıncalı bir sonucun çıkacağını dikkate alarak, bunu Türkçe'deki "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!" şeklinde ifade edilen ve Arapça'da "ta'rîz" adıyla bilinen üslûp çerçevesinde düşünmek gerektiği veya Resûlullah'ın çevresindeki inkarcılara böyle söylemesinin istendiği gibi izahlar yapılmıştır. makul ve mantıklı olan da budur. Bu olayın başka bir yönünü İbrahim peygamber kıssasında da görüyoruz. Kuran’dan mealen - Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı "Rabb'im, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için..." Allah dedi ki "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındır, alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 2/260 Bir beşer olan peygamberlerin kendileri de sınanıyordu. KUR’ANDAKİ DUA AYETLERİ ALLAH’IN SÖZÜ DEĞİL MİDİR? İddianın gücüZayıf İddia Kur’ân Allah'ın sözü olduğuna göre Kur’ân içindeki dualar ne oluyor? Mesela Fatiha suresinde yani Allah’ın sözü olan o ayetlerde “yalnız senden yardım dileriz, bizi doğru yola ilet” vs. geçiyor? Bu gibi ayetleri nasıl anlayacağız? Cevap Fatiha suresinde bir anda dua cümlelerine yer verilmesi, Kur’ân’da sık tekrarlanan bir üsluptur. Buna Arap dilinde iltifat sanatı denilir. Konuşma metinlerine yer verilirken bir anda muhatap değişir. Bu, o dilin kurallarına uygundur. İlk muhataplar Arap olduğu için Kur’an Arap dili ile indirilmiştir. Bu yüzden Kur’ân’da Arap diline ait edebi türlerin kullanılması kadar doğal bir şey olamaz. Neden Mekke müşrikleri bu ayetleri duyduklarında “burada bir uyumsuzluk var” demediler! Diyemezlerdi, çünkü bu onların gayet iyi bildiği bir sanattı. Arap dilini bilmeden, bu edebi sanatlara vakıf olmadan bu tür konularda söz söylemek yanlış olur. KURANDAKİ “BİZ” İFADELERİNİN ANLAMI. İddianın gücüZayıf İddia Kuran-ı Kerim'de Allah , ben yerine neden biz diye ayetlerinde bahsetmiştir? Biz dedikleri kimlerdir? Cevap Ben ile biz ifadelerinin kullanıldığı ayetleri karşılaştıracak olursak, şu sonuç ortaya çıkmaktadır Ben ifadesinin geçtiği ayetler Allah Teala’nın bizzat Yüce Zat’ıyla ilgili olup arada hiçbir vesile-vasıtanın ve sebebin kabul edilmeyeceği hakikatlerdir. Mesela “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” ayet-i kerimesinde bu açıklama rahatlıkla anlaşılabilir. Bunun istisnai kullanımı olarak, yaratılışın anlatıldığı bazı ayetlerde de “Biz” tabiri geçmektedir. Bununla kastedilen ise o anda meleklerin o yaratılışa şahit olduğu ve orada bulunduğudur. Bu ifadeyle Allah kendi sözüne melekleri şahit yapmaktadır. Biz ifadesinin kullanıldığı ayetler ise genellikle arada bir vesile-vasıta ve sebebin olduğu hakikatlerdir. Mesela “Hiç şüphe yok ki, Kuran’ı biz indirdik, elbette O’nu yine biz koruyacağız.” ayet-i kerimesinde biz ifadesi kullanılmıştır. Burada Kuran’ın vahiy yoluyla indirildiği ve buna da Cebrail vasıta olduğu manası anlaşılmaktadır. Yani Allah, Kuran’ın indirilmesi gibi, meleklerin de içinde bulunduğu ve onların vasıta olduğu işlerde “Biz” der ki, bununla, zatı ile birlikte o icraatta vasıta olan meleğe de işaret edilmiş olur. Mesela “…sizi bulutla gölgeledik…”ayet-i kerimesinde bulutla gölge yapan görevli meleğe de dikkat çekilmekte, melek de bu ifadeye dâhil olmaktadır. Ancak bu meleklerin tesirde hiç bir müdahaleleri yoktur. Çünkü tesiri hakiki ancak Allah Teala’dır. KURANDA ALLAH'A AİT OLMAYAN İNSAN PEYGAMBER KELAMI VAR MI? İddianın gücü Orta İddia Aşağıdaki ayetleri Allah söylemiş ayetlerden Kur'an'ı yazanın Muhammed olduğu açıkça belli oluyor. Hitap eden Allah değil, Muhammed. Belli ki gaf yapmış, "De ki" ekini unutmuş Hud-2. Allah'dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O'nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim. Şura-10. Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. İşte bu, Rabbim Allah'tır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve ancak O'na yöneliyorum. Tevbe-30. Yahudiler, "Uzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkara sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar! Zariyat-51. Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. En'am-114. Allah'tan başka bir hakem mi arayayım ki size, her muhtaç olduğunuz şeyi bildirip açıklayan kitabı, o indirmiştir. Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki o, senin Rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş bir kitaptır; artık şüphe edenlerden olma. Bu ve bunun gibi ayetler de Allah peygamberin dilinden söylemesi gerekenleri tip ayetler bazen "de ki" ile tür Allah peygamberine hitaben; Ey Muhammed! Sen de kavmine "........................" de diye emir da bu sözü BİLGİLER NEDEN DÜZENLİ DEĞİL, KARIŞIK? İddianın gücü Kuvvetli İddia Cevap Kuran ihtiyaca göre ve olaylar üzerine nedenle de bilgiler farklı farklı sureler içindedir. KURANDA ALLAH SORU SORMAYI YASAKLIYOR MU? İddianın gücü Zayıf İddia Ayetler Maide/ 101. Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir. Maide/ 102. Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu. Cevap Soru sormayla ilgili olarak yapılan uyarı. Cevaplandığın da İnsanı zor durumda bırakacak ve yükümlülük altında bırakacak sorulardır. Yoksa makul soru sormaktan daha masum şeyler azdır. Yersiz sorulara örnek olarak 2 Bakara 67-68-69-70-71 ayetlerini gösterebiliriz. Allah, Musa peygamber zamanında ki, Müslümanlara bir inek kesmelerini emrediyor. Emre uyup herhangi bir inek kesselerdi emri yerine getirmiş olacaklardı fakat onlar böyle yapmayıp, peş peşe sorular sordular, her sorudan sonra onlara yük getiren bir cevap geldi, Kuran’dan mealen - Musa, kavmine "Allâh size bir sığır kesmenizi emrediyor." demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi. 2/67 - “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Musa şöyle dedi “Rabbim diyor ki O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emr olunduğunuz işi yapın.”2/68 - Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi. 2/69 -“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler 2/70 - Mûsâ şöyle dedi “Rabbim diyor ki; o, çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır.” Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. 2/71 Kuran’da anlatılan bu tür bir soru sürecidir, yoksa İslam dinin de, Lüzumlu makul sorulara yasaklama diye bir şey söz konusu olamaz. ALLAH TARAFINDAN YASAKLANAN BU SORU SÜRECİ MAALESEF GÜNÜMÜZDE MEZHEPLER TARAFINDAN YOĞUN ŞEKİLDE YAPILMAKTA OLMAYACAK DETAYLARA GİRİLEREK AMELLER VE İBADETLER ZORLAŞTIRILMAKTADIR . KUR'AN APAÇIK ANLAŞILIR BİR KİTAP DEĞİL Mİ? İddianın gücü Orta İddia Kuran bahsedildiği gibi anlaşılır değil. Ayetler Nisa 174 Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik. Nahl 89 Her ümmet içinde kendi nefislerinden üzerlerine bir şahit getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. And olsun ki Ona elbette bir insan ogretiyor» dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancidir, Kuran ise fasih Kitabı sana indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkem yani manası apaçık açık - net anlaşılır hükümler ihtiva eden, ayetlerdir ki, bunlar kitabın esası ve anasıdır. Diğerleri benzeşen yani müteşabihtirler. teşbih - misal benzetme yollu anlatım Kalpleri gerçeklerden sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştıracak şeyler bulmak için ve ona keyfî anlamlar yüklemek amacıyla kitabın müteşabih denilen kısmına uyarlar. Oysa Allah'tan başka kimse onun kesin yorumunu bilemez. Bu yüzden, bilgide derinleşenler şöyle derler “Biz ona inanırız, onun tamamı Rabbimizdendir. Derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da.”Ali İmran7 Aliimran 105 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır Hud 1 Elif, Lam, Ra. Bu, Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından birer birer bölüm bölüm açıklanmış’ bir Kitap`tır. Yunus 15 Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman öldükten sonra bize kavuşmayı beklemeyenler Ya bundan başka bir Kur`an getir veya bunu değiştir! dediler……. Hicr sur. 1. ayet; Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap`ın ve açık anlatımlı Kuran`ın ayetleri. Kamer 17. Andolsun biz, Kuran`ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? Nur 34 Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik. İsra 89 Muhakkak ki biz, bu Kur`an`da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler. Kehf 54 Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran`da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise her şeyden çok mücadelecidir tartışmaya tutkundur. Cevap Kuran apaçık bir kitaptır ve yalnızca kuranla amel Müslümana lazım olacak tüm ameli bilgilerin özü kuranda açık ayetler bunlardır.namaz,oruç,hac,zekat vb. Birde açık olmayan ayetler vardır ki bunlar insan aklının alamayacağı konuları Allah'ın eli ,oturması, arşa istiva etmesi, dünyayı altı günde yaratması ,cennet ,cehennem vb. ile ilgili ayetler müteşabihtir ve Allah'tan başka gerçek muhtevasını bilemez. Ayrıca; Peygamberin kuranı nasıl uyguladığını, ayetlerin geliş sebeplerini , yaşanan olayları ve tarihi süreci bilmek bugün için Müslümanların kuranı anlamak için bilmesi gereken detaylardır. KURAN'IN KORUNMUŞLUĞU VE DEĞİŞMEZLİĞİ İddianın gücü Orta İddia Tüm kutsal kitaplar değiştiğine göre kuran da zamanla değişemez mi? Ayetler Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık; bunlar birbirlerini aldatmak için zihin çelmeyi amaçlayan, yaldızlı parlak sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi, onlar bunu yapamazlardı. Bırak onları düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar. [Enam 112] Âhirete inanmayanların kalpleri, yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar. [Enam 113] Allah'tan başka bir hakem mi arayayım ki size, her muhtâç olduğunuz şeyi bildirip açıklayan kitabı, o indirmiştir. Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki o, senin Rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş bir kitaptır; artık şüphe edenlerden olma. [Enam 114] Rabbinin kelimeleri sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun kelimelerini sözünü değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur. [Enam 115] Elif, Lâm, Râ, Bunlar kitabın ve herşeyi açıklayan apaçık Kur'ân'ın Dediler ki "Ey kendisine Kur'an indirilen Muhammed! Sen mutlaka bir mecnunsun!"Hicr6 Kur'anı zikri biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız. [Hicr 9] Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından[hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir. [Fussilet 41-42] İnsanlara ufuklardatabiatta ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki onun Kuran'ın gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?Fussilet53 Eğer O [Peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdınız. [Hakka 44-47] Kulumuza [Peygambere] indirdiğimizden [Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz, Allah’tan gayri şahitlerinizi [bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sûre meydana getirin! Bunu yapamazsınız, asla yapamayacaksınız da. [Bekara 23, 24] De ki Bu Kur'anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar. [İsra 88] Kur'an gibi [eşsiz] bir kitabı sana indirmemiz, [mucize olarak] yetmez mi? [Ankebut 51] Cevap Ayetler bir bütün olarak incelendiğinde Zikir kelimesi, Hicr suresinin ilk âyetinde geçen ve ikisi de özellikle Hz. Peygamber'in muhatap olduğu ilâhî vahiy için kullanılan Kur'an ve kitabı ifade etmektedir. Bu sebeple burada zikir kelimesini vahiy diye çevirmek en uygunudur. Hicr 6. âyette müşrikler alaylı bir ifadeyle, Hz. Muhammed'e vahiy diye bir şey gelmediğini ima etmişler ve onun bir mecnun olduğunu, dolayısıyla vahiy dediği sözlerin Allah'tan değil cinlerden geldiğini veya söylediklerinin hakikatle ilgisi bulunmayan deli saçması olduğunu ileri sürmüşlerdi. İşte burada ''Kesin olarak bilesiniz ki bu vahyi kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz" buyurularak onların bu iddiası açıkça reddedilmektedir. Şu halde burada "zikir"den maksat vahiy, korumadan maksat da vahiy sürecinde âyetlerin ilâhî olma özelliğini bozacak şekildeki herhangi bir dış etkiden vahyin korunmasıdır. Böylece -bağlamı da dikkate alındığında- âyette esas itibariyle müşriklerin vahye yönelik itirazları reddedilmekte, vahyin Allah'tan geldiği ve ona asla herhangi bir ilâvenin söz konusu olmadığı ve olamayacağı bildirmektedir.bknzEnam114115 Bununla birlikte Taberî, âyeti "Biz muhakkak ki Kur'an'ı koruyup içine onun aslında bulunmayan bir ifadenin, bir yanlışın karışmasını veya hükümlerinde, hadlerinde, farzlarında bir eksiklik meydana getirilmesini engelleyeceğiz" şeklinde açıklamış âyetteki korumayı münhasıran gelecekte vuku bulması muhtemel bir müdahaleye karşı koruma şeklinde anlayan bu yorum, müfessirlerin ve diğer âlimlerin büyük çoğunluğunca da benimsenmiştir, Ayetin "...ve onu mutlaka koruyacak olan da yine biziz" kısmında, korunacağı bildirilenin Hz. Peygamber olduğuna dair görüşler de vardır. Kuran ayetleri değişebilir mi? Ayetlerde kastedilen "değişmeme" , vahiy sürecinde her hangi bir müdahale olmaması ise de, sonradan kuran ayetlerinde her hangi bir değişme olabilir mi? “Kuranın değişmezliğinin delili yine kurandır” sözü inanan insanlar için bir şey ifade etse de, inanmayan ve şüphe duyan insanlar için bir değeri sonradan peygamberin ölümünden sonra bir değişim olmayacağına delil değişimin olmadığının ilmi ve bilimsel delilleri bilgi yazısını bknz Kur'an tahrifatı Kur'an ayetlerinin eksiltilmesi veya ayet eklenmesi ile mi olur yoksa Kuran'ın manasının tahrif edilmesi ile mi olur? Kuranın lafzı günümüzden önce hafızlar ve el yazmalarıyla ,günümüzden sonra ise baskı ve bilgisayar teknolojileriyle kalıcı hale en eski yazma kuran sayfaları ve bugün basılı kuranlar arasında kelime olarak farklılıklar kalıcı olan bu lafzına karşılık , meallerde ve çevirilerde mana olarak tahrifatlar yapılabilir. “Allah’ın hükümlerinden yüz çevirmek; Allah’ın ayetlerini dünya menfaatine satmak, Allah’ın indirdiğiyle amel etmemek” yorumsal bir tahriften haber vermektedir. "Kur'an'ın tahrif edilmesi, manasının saptırılması ile olur". Bunun delillerini Şia’nın iddialarında da görüyoruz “Kuran şu an Allah'ın indirdiği gibidir, içinde yazılı olan sureler ve ayetler ilk gün indiği gibidir, ancak eksiktir! İşte o eksik olan ayetlerde İmamet açıkça yazılıdır. Ayrıca asıl Kuran şimdi Ali Kuranı olarak saklıdır/gizlidir, onu da ancak Mehdi gelince açıklayacaktır.” Safa tv/Kelimetu's Seva, Şeyh Adnan Arur-Doktor Ali Haşimi 29 Ağustos-2o10 Bilgi Eski Diyanet İşleri Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç, 10 yıllık çalışma sonucunda orijinal 4 mushaf ile günümüz Kur'an-ı Kerim'ini kelime kelime ve harf harf kontrol ederek, aralarında herhangi bir değişikliğin olmadığını kanıtladı. Altıkulaç, günümüz Kur'an-ı Kerim'i ile dünyadaki 4 orijinal mushaf üzerinde IRCICA ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın katkılarıyla yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi. Yıllardır ''Kur'an-ı Kerim'in hiç değişmediği, tahrife uğramadığı''nın ifade edildiğini ancak kanıtlanamadığını dile getiren Altıkulaç, IRCICA ve Türkiye Diyanet Vakfı'nca basılan orijinal mushafların özel faksimile nüshalarının, Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir değişikliğe uğramadan günümüze ulaşmış bir kitap olmasıyla ilgili olduğunu söyledi. Mushafların en eski belgelerinin kütüphanelerde saklı bulunduğunu ve kimsenin bunların kapağını açıp inceleme fırsatı bulamadığını anlatan Altıkulaç, teknolojik gelişmelerin sonucu dijital çekim sayesinde kütüphanelerdeki mushafları dijital ortama aktardıklarını ve kitap haline getirdiklerini kaydetti. Orijinali Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan ve Halife Hz. Osman'a izafe edilen Mushaf-ı Şerif'in IRCICA tarafından hazırlanan özel faksimile nüshası ile bugün dünyanın her yerinde okunmakta olan Kur'an-ı Kerim'i kelime kelime, harf harf, hatta diş diş kontrol ettiğini ve arada herhangi bir değişikliğin olmadığını tespit ettiğini anlatan Altıkulaç, aynı çalışmayı Kahire'de bulunan ve yine Hz. Osman'a ait olduğu söylenen El-Meşhedü'l-Hüseyni mushafı üzerinde de yaptığını kaydetti. Taşkent, Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan mushaflar üzerinde de aynı çalışmayı yürüttüğünü belirten Altıkulaç, ''Bunlar hep ayrı ayrı coğrafyalarda henüz hicretin birinci asrı içinde yazılmış mushaflar. Mushaflar birbirleriyle tam bir paralellik içinde oldukları gibi, dünyanın her yerinde okunan Kur'an-ı Kerim'lerle de aynı paralelliği gösteriyorlar. Küçük, basit esasıyla ilgisi olmayan imla farklılıkları var ama esası ilgilendiren hiç bir şey yok. Ne fazla, ne için çok önemli bir sonuç olarak değerlendiriyorum'' dedi. ÖzetKuran vahiy edilirken ayetlere şeytan ve cinler tarafından müdahale edilip bir değişim yapılamayacağı ,inerken korunacağı ilgili ayetlerden öldükten sonra bozulmayacağının delili kuranda ilmen ve bilimsel olarak yapılan çalışmalar göstermiştir ki ilk günkü kuran lafzı bugünkü kuranla güne kadar bozulmadan gelen Kuran'ın lafzında bu günkü teknolojik gelişmelerden ve kayıtlardan sonra ise değişiklik yapmak her şey kayıt durdukça Kuran baki kalacaktır!
İnna enzelnahü kur’ānen arabiyyen lealleküm ta´kilun / Biz Kitabı, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur’ān olarak indirdik. 122 Geleneksel çeviriKur’ānla muhabbet eden bir çok kişinin karşısına bu ayet çevirisi çıktığında şaşırmış ve düşünmüştür diye tahmin ediyorum. Evrensel Mesaj, ancak Arapça inmiş ve iletilmiş olduğu takdirde mi aklımızı çalıştırabiliyoruz!? Arapçanın üstün veya kutsal olduğunu ima eden bir meal açıkçası.. Bizlere ezberletilen, Arapçayı vaftizleyen anlayış da bu doğrultuda değil mi zaten? Arapça o kadar zengin bir dil ki, insanın akledebilmesine de en uygun dil olacağından Kur’ān da bu dilde indirilmiştir. Hatta, cennette konuşulacak dildir de o!Arapçanın tartışılmaz zenginliğini, hakkını vererek.. Peki, “Bu Kur’ān da zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.” 4612, “sorumluluk alıp korunabilesiniz diye Arapçadır.” 3928 ifadelerine ne demeli? Zalimler ancak Arapça ile mi uyarılabiliyor, gerçeği onaylayanlar Arapça ile mi sorumluluk alabiliyorlar? Veya İlahi Mesaj sadece Arapçanın konuşulduğu diyarlara mı beyan edildi? O bölgelerde mi zalimler ve güzel davrananlar var?Diyelim ki, Arapçanın üstünlüğünü ortaya çıkarmak gibi bir gaye yok Zikir’de -ki çelişki/şüphe doğurur içinde – o halde neden böyle bir açıklama gereği duyulmuş?! Örneğin, Türkçe konuşan, yazan şu satırların aktarıcısı olarak, Türkçeyi anlayan sizlere şöyle bir cümle kullansam Bu cümleleri size Türkçe olarak aktarıyorum ki aklınızı çalıştırabilesiniz, anlayabilesiniz! ?? Bu Türkçe bilen-konuşan sizler için lüzumsuz bir açıklama olmaz mı? Mushaf’ın, Rasul’un dilinin Arapça olduğunu zaten biliyoruz? Neden bu ekstra açıklama?Kur’ānın Ruh/Mana/Sîret, Sema’da; Mushaf’ın Şekil/Kap/Sûret, Arz’da olduğunu unutmadan.. Tüm meallere aksetmiş, tekrarlana- kopyalanagelen, açık bir çeviri hatasının var olduğu aşikar, kanaatimce. Bu nedenle biraz tahlil etmek istiyorum okur için belki sıkıcı gelebilecek detaylar olacak, biliyorum; ama detayları talep eden kıymetliler için de aktarmak durumundayım. Hoşgörüle.. Ayrıca bu cümleye şartlanmayın lütfen .Arapça bir Kur’ān olarak çevrilen kur’ānen arabiyyen bir sıfat tamlaması, ilk olarak.. İsim tamlaması değil. Yani, arabiyyen, sıfat tamlamasının sıfat bölümü. kur’ānen sözcüğü ile ifade edilen olgunun bir vasfına işaret ediyor. Bir isim olan “Arapça, Arap dili, lugatı” anlamına gelmiyor. Bunun yerine iletişim/beyan dilinin sıfatını, vasfını, nasıllığını kelimesinin kökü olan Ayn-Ra-Be, Arapçada, “saf, kusursuz, çelişkiden uzak, fasih“ anlamına gelir. Kökün olası anlamları ve Kur’ānda kullanım yerleri için bknz. Ayn-Ra-Be. Sözcük sonuna gelen -iy, nisbet eki ise ait olduğu aileyi, tarzı sözcüklerinin tahlillerinde atlanmaması gereken bir diğer nokta da, kelimelerin sadece sözlük anlamlarıyla yetinmeyip; kendi kendini tefsir eden Kur’ānın, ek açıklamaları/açılımları ile mananın pekiştirilmesi ailesinin tersini, a’cemiy olarak okuyoruz Zikir’de 4144. a’cem sözcük kökü, “dili iyi konuşamamak; anlatımda eksikliğin, hatanın, pürüzün olması; açık, seçik olmayan, özrü – engeli, eğrisi – büğrüsü olan” Kur’ānın da onay verdiği anlamların zıtlarını da hesaba katar isek, arabiy kavramının anlam küresi ortaya çıkıyor “detay verilmiş, ayrıntılanmış fussilet“ 4144; “eğri büğrüsü, pürüzü, sapması, çelişkisi olmayan ğayra zī ivecin” 3928; “farklı farklı biçimlerde her türlü açıklaması olan sarraf“. Görünen o ki, arabiy oluşu gereği İlahi Bilgi, arabiy konseptinin ne demek olduğunu da açıklıyor, açıyor, tefsir ediyor!Gelelim tamlamanın ikinci, isim kısmına..kur’ānen sözcüğü, Kur’ān olarak Özel bir isim olarak çevriliyorsa da, başında Arapçadaki “El” takısıyla “belirlinerek” gelmediğinden, direkt olarak Özel isim olan El-Kur’ānın bizatihi kendisini değil; “belirsiz” nekre oluşu nedeniyle herhangi bir kur’ān a book, The book; Türkçede, bir dağ, Ağrı Dağı deyişleri arasındaki anlam farklarında olduğu gene El-Kur’ān’ın ifadesiyle Allah’a ulaşmayı dilemeyenler menfaatlerine ters geldiğinden Bu’ndan başka bir kur’ān getirmesini isterler Rasul’den 1015!Peki, kur’ān ne demektir?En yüzeysel bir çeviri ile “yoğunluklu okunan” kökünden türeme edilgen bir isim kur’ān. ān eki, aşırılık, yoğunluk anlamı katıyor. Merhameti, Sevgisi, Yumuşaklığı çok yoğun anlamındaki “Rahm-ān” sözcüğünde olduğu gibi..Tabi, sözcüklerin geldiği kökü kavrayabildiğimiz takdirde türetilen mefhumun da menzilini idrak etme olasılığımız artıyor. Geleneksel olarak verilen ilk mana “Okumak”, tamam; ama bu nasıl bir OKUMA’dır?1400 yıl öncesinin atmosferinde kastedilen, günümüz dünyasında anlaşıldığı üzere; örneğin, herhangi bir yazıyı kendi kendimize okumak mıdır sadece? Kök sözcüğün anlam uzayına dikkat ettiyseniz, cevabı hayır!Bir süreç göze çarpıyor ve süreç içi modülleri şu şekilde..Araştırma Soruşturma İnceleme > Yığma Biriktirme > Derleme Nakletme Açıklama..Evet, işte bu sürecin tamamına OKUMA karea deniliyor Kök Arapça’da!. Yani, mana, bir kitap/yazı okumaktaki kadar sığ değil. Sanırım kıraathanenin de gerçek manası ortaya çıkıyor! Harflerin bir araya gelerek/toplanarak cümleleri/manaları oluşturması ve seslendirilmesi de bu nedenle OKUMA karea olarak adlandırılmış. Benzer şekilde periyodik olarak rahimde toplanan ve sonra atılan âdet kanına aynı kökten kurū’in; bir yerde bir araya gelerek oluşan insan nesillerine kasaba, kent gibi karye, şehir, ülke kurā bütün bu OKUMA sürecini dikkate alıp yoğunlaştırılmış halini düşünelim. Örneğin, Matematik, Fen, Sosyal Bilimler alanında veya herhangi bir meslekteki tecrübe.. İşte size herhangi bir dalda kur’ān konsepti!Kimi filolog ve etimologlar kur’ān mefhumunun benzer içerikle o dönemde İncil’in dili Aramicenin konuşulduğu Mısır – Filistin – Kenan bölgesi kültürlerde de kullanıldığını savlamıştır Aramice karşılayan sözcük ḳeryānā / ܩܪܝܰܢܐ.Kalbin – aklın aktif bir biçimde işletildiği, sonucunda sezgisel yönümüzün de açıldığı BEŞER boyutumuzla bu konsept kapsamında, OKUMAlarda a’cemiylikler olabilir, aracısız/korumasız gelen ilhamlarda yanılgılar olabilir iken.. Ayrıca lütfen bknz. Allah’ın Beşer ile konuşması.BEŞER boyutunun ötesinde, RUH üflenerek ADEM’liğini başlatmış, Tekamül ettirici/Geliştirici Rab tarafından ilahi program doğrultusunda yetiştirilen 937, resmin bütününü görebilme meleğine/yetisine/aracına sahip bir RASUL üzerinden ise.. Öz – Hayat – Vicdan – Evrensel Değerler OKUMASI’na dönüşüp ÖZ-den SIZDIĞINDA da -yukarıda tanımlanan anlamlar yelpazesinde- arabiy vasfı sunuluyor Halka, Hak’tan!Ve kur’ānen arabiyyen olarak Rasul’ün zihnine inzal olan/işlenen, her Salāt vakti = Vahiy Eğitimi toplantılarında vaaz edilen El-Kur’ emri tüm hayatınca yankılanmış ve Rasulün ben-ötesine taşmış Aşkın zihinden Kainat Kitabı/Kaydı ile kurulan içsel örgü, Okuma katmanlarını ortaya çıkarmış. Çünkü, OKUMA, Kainat ayetlerini toplayıp ilahi bağı, bağlantıyı keşfetmek idi!Yani, parçanın Bütünle alakası kurulmuş, Holografik bağ, Holistik bakış deşifre edilmiş! Evrenle, her bir diğer şey ile Senin bağın – alakan. Çünkü Seni Alak’tan, alakadan – ilgiden – Evrensel iç dokudan > Sevgiden yarattı, Rahmeti kendine yazdı 612 kelimesi, sıkıştırılmış, deyim yerindeyse zip-lenmiş mana katmanları barındırır tanımı gereği!Ne diyordu ayet?ateynake seb´an minel mesani 1587 > İç içe kıvrılmış, katman katman, katmerli anlamlardan çok sayıda, yani katmansal okumayı verdik sana Bknz. Muhkem ve Müteşabih ayetler.mesani > isna kökü; bir şeyin üzerine bir başka bir şey koymak, ikilemek, katman atmak, katmerlemek. Kıvırmak, adıyla, Rasul’ün bütün bu Katmansal OKUMA’larının beşeriyet yönüne tercümesi, yansıması, nakledilmesidir Mushaftaki Arapça yazılı ayetler. Doğanın dilinin, döngülerinin, süreçlerinin, manaların kodlandığı seçilmiş sözcükleri ile! İnsanı düşünmeye – sezgiselliğe, yorum yapmaya sevk eden, zorlayan Evrenin Sembol dili ile. Tefekkür edenlere kendini açan, tembelliği tercih edenlere kapatan Kuş dili ile!Ve böylece, ayet levhalarıyla akledenlerin, yani düşünceler, kavramlar arası bağlantılar kuranların bir türlü sonugelmeyen katmansal keşifleri, çıkışları da mümkün arabiyyen, zihni gürültülü, vicdanının üzeri tozlu beşeriyetin duymakta zorlandığı, her an tekamül eden, ataletin olmadığı Doğadaki dil.. Aldığı Vahiy ile iş gören ARI’dan, atomlardaki cümbüşten OKUyabilirsiniz arabiyyen, salt Muhammed Rasulullah’ın değil, tüm Rasullerin öğrendiği incelikli lisan Kuş = Bilgelik dili.. Çünkü Vahiy, Cebrail, yani Kainat’ın sessiz dili, her dokusuna sinmiş zekası, bilinci logos, Rasullerin Varlıkla en yakın olduğu, temas ettiği noktadan zihin kabına ilahi cereyandır. En yüksek ufukta 531-18 varlığın derinliğiyle, derinlikli, çok yönlü, evrensel ve zaman-üstü etkileşiminin, karşılıklı yankılaşmanın Arapça değildir ve Arapça inmemiştir. Vahiy dili, Evrenin dili, Evrendeki dildir, ARI’nın muhatap olduğu.. Mushaf’tır, Rasulün dilinden dökülendir Arapça olan sadece..Bitirirken, ayetimize 122 bu minvalde şerh ederek yeniden dönersek..Süregelen ve süregiden tüm doğal süreçleri, doğa kuvvetleri ile Şuurlu – Kudret sahibi Tümel Varlık [Biz], bu süreçlerin Yaşam Ağacına, Kainata dokuduğu, kodladığı Evrensel Kayıtları [El-Kitabı], İnsan – Toplum – Kainat – Allah arasında, her çağa – şarta uygun, Tefekkür semasında yükselten sonugelmez bağlantılar kurabilesiniz, çözümler üretebilesiniz diye; gerekli her türlü açıklamayı, detayı; pürüzü, sapması, çelişkisi olmadan, farklı farklı biçimlerle nakleden, öğreten/eğiten İlahi bir birikim olarak Rasul’ün içine işledi/size ikram değerlendirebilmek nasip ola!..
kuranın arapça indirilmesi ile ilgili ayetler