AcilNakit 28 Mayıs 2021 NEFES KREDİSİ 2021 BAŞVURUSU Acil Nakit Yorum Yok. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ,Kredi Garanti Fonu (KGF)’nun desteği ve 10 Bankanın katılımı ile Nefes Kredisi 2021 ile ilgili tüm merak ettiklerinizi bu yazımızda bulabilirsiniz.
Ancakbu devirde, merkezî otorite taşrada tamamıyla etkisizdi. Rumeli ve Anadolu’da âyanlar âdeta bağımsız idareler kurmuşlar ve merkezin otoritesini tanımamaya başlamışlardı. Alemdar Mustafa Paşa, merkezî otoriteyi taşrada hâkim kılmak için Rumeli ve Anadolu âyanlarını İstanbul’a davet etti. Âyanlar İstanbul’a
Renault/ Clio / 1.2 SportTourer / Joy / Bu devirde değişensiz yakmayan LPG li araba sahibinden.comda - 1040357217 sahibinden mobil uygulamasının milyonlarca kullanıcısına sen de katıl ! SAHI yaz 4350' ye telefonundan ücretsiz SMS at.
Şikayet. Dizel motorlarda genellikle devir düşük olur. Otobüs ve kamyonlar dizel zaten, hatta dizel motorlu otomobillerin de devirleri düşük oluyor. Redline'o 4000'i geçeni görmedim. Motor hacmi arttıkça (Dizelde daha düşük hacimlerde başlayarak) tork yükseliyor (Eski büyük motorlu Amerikan araçların torkları da yüksektir
bu yüzden evlenmeden önce çok düşünmeli. her yönüyle düşünmeli. "seni seviyorum" demekle herşey bitmiyor. "ben onu evlendikten sonra yola getiririm" demekte büyük hata. insanların huyu kolay kolay değişmiyor evlendikten sonrada değişmez. buna göre düşünüp buna göre karar vermeliyiz.insan bir kere evlenir. bunuda iyi
Kredive Kredi Kartı Borcu Kapatma Herkesin mutlaka kullandığı en az bir tane kredi kartı vardır. Bu kredi kartı ile farklı alışverişler yapabilir, ödemeler yapabilir ve nakit yerine kullanarak, aylık olarak bankalara borçlanabiliyorsunuz, fakat kredi kartınızın borcunu ay sonunda mutlaka ödemeniz gerekiyor.
Wzcc. Haberler Güzel Sözler Güven Sözleri 2022 İnsanlara Ve Kendine Güvenmek İle İlgili En Güzel Özlü SözlerSosyal medyada da sıklıkla Güven Sözleri ile karşılaşırız. Sosyal medya hesaplarınızda İnsanlara ve Kendine Güvenmek İle İlgili En Güzel Özlü Sözler öğrenerek anlamlı paylaşımlarda bulunabilirsiniz. Sizlere paylaşabileceğiniz güven sözleri insanlara ve kendine güvenmek ile ilgili en güzel özlü sözleri derledik.• 28 Temmuz 2022 - 1227 • Son Güncelleme 28 Temmuz 2022 - 1227• 28 Temmuz 2022 - 1227 • Son Güncelleme 28 Temmuz 2022 - 12271Güven en önemli duygulardan birisi olmaktadır. Özellikle ikili ilişkilerde güven oldukça önemlidir. Güven tüm insani ilişkilerde gerek özel gerek iş fark etmeksizin olması gereken bir olgudur. Birçok kişi karşı karşıya kaldığı güvensizlik ile ilgili paylaşımlarda bulunmaktadır. Yaşanan bu güven eksikliği nedeniyle güven hakkında birçok özlü söz bulunmaktadır. Sizlere paylaşabileceğiniz en anlamlı Güven Sözleri arasından seçerek insanlara güvenmek kadar kendine güven duymak da başarılı olmanın ilk kurallarındandır. Güvenin olmadığı bir ilişki yıkılmaya mahkumdur. Kendine güven duymak da hayatta ve ilişkilerde başarıya ulaşmanın ilk kuralları arasındadır. Özellikle Kendine Güvenmek İle İlgili En Güzel Özlü Sözler sizi motive edecektir. Sizin için en güzel İnsanlara ve Kendine Güvenmek İle İlgili En Güzel Özlü Sözlerini güzel insan, güven verendir. 3Güven, her şeyin halledilmesini tek kullanımlıktır. 5Bir kimse senden emin değilse, sen de ondan emin olma. 6Akıldan sorular gitmeden, kalbe güven yerleşmez. 7Özgüven insanı bazen uçuruma itebilir. 8Hiçbir şey güvenden daha önemli sarılmak gibi bir ihtiyaç bence. 10Kadınlar beğenince değil, güvenince aşık olur… 1112Güvenilmek, sevilmekten iyidir. 13Güvenmek sevmekten daha değerli, zamanla anlarsın. 14Zamanla anlaşılan tek şey güvenmenin sevmekten daha önemli olduğudur. 15Güvenilmek, sevilmekten her zaman için daha iyidir. 16Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür. 17Güven ruh gibidir, terkettiği bedene asla geri dönmez. 18Bir öleni geri getiremezsiniz, bir de kaybolan güveni. 19Kötü insanlara güvenilir, çünkü başladığı andan itibaren samimiyet olay yerini terk sevgiden daha çok güvenirim çünkü; nefretin sahtesi olmaz. 22Yalnızca kendine ve sana ihanet etmeyecek birine güven. 23Karşındakine düşünerek güven, düşünmeden güvenirsen sonuçları acı olur. 24Dünyada birbirine güvenmekten daha büyük bir nimet yok. 25Tutku, insanın kendine güvenmesinden güvenen herkes, dünyayı idare edebilir. 27Panzehire güvenilerek, zehir içilmez. 28Güven duygusu bir kere kaybedilir ve sonrası hep şüphedir. 29Güven inşa etmenin sevgiden daha öte olduğu bir dünya var. 30Güven, gözyaşı gibidir gözden düştü mü bir daha geri gelmez. 31Güvenmediğiniz hiç kimseye, ne kalbinizi ne de hayatınızı açın. 32Bu devirde en çok Azraile güveneceksin en azından niyeti, belli. 33Ne zaman ki birine güvendik kolumuz, kanadımız, gönlümüz kırıldı! 34Birlikte yola çıkmak için 3 şey Güven Sözleri gerekir. Yürek, güven ve güvendiğiniz bir kişi olsun diğerleri olmasa da olur. 36Pahalı parfümleri bir kenara bırakın, insan dediğin güven kokmalı. 37Kendine güvenen bir adamı avlamak ne kadar birine güvenirken iki kere düşünmem gerektiğini düşünüyorum. 39Güvendiğiniz her insanı özenle seçin. Güvenilmek herkese en güzel insanını göster deseler, güven veren insan Allah’a güven. Hiç beklemediğin anda çiçek açar umutlar. 42İnsan yalnız inanmak istediği şeylere inanır, çünkü bu doğasında tek kullanım olarak bilindiği bu çağda güvenin önemini gösterin. 44Bizi hiç aldatmadıkları için, tanımadıklarımıza güven eğilimi gösteririz. 45En güvendiğimiz insanlar öğretiyor bize kimseye güvenmememiz yalan söylediğine üzülmedim, bir daha sana güvenemeyeceğime üzüldüm. Önce güven daha sonrasında sevgi. 47Güvenmeden severseniz zarar görürsünüz. İşin içine bir kere güvensizlik girdi mi, hiç bir şey eskisi gibi en çok kendinize güvenmeniz gerektiğini asla aklınızdan çıkarmayın. 49Önce insanlara güvenmeyi öğrendim, sonra bunu bir daha yapmamam kendine güveni, büyük işlere girişmenin ilk şartıdır.
Geçen yaz [Ağustos muydu, neydi?] Kapalı Çarşı’nın Örgücüler Kapısı civarında dikilmiş sigara içiyorum. Turistleri büyüleyen zımbırtılar satılan bir dükkanın önündeyim. Vitrinde acayip masklar, ahşap flamingolar, taklit zırhlar… Ben de hipnotize olmuş vaziyette öyle bakıyorum. İpe dizili boncuklarla perdelenmiş kapıdan bir abla çıktı. Metal çerçeveli gözlüğü; düz, çene altından bağlanmış eşarbı; eprimiş hırkasıyla, Halide Edib’in kuzenini andırıyor. Abla dedimse, teyzemsi bir hanımefendi. Bir elinde sarma sigara, diğer elinde çay. Otomatikman çakmağı çektim, sigarasını yaktım. Bir nefes çekti. Başını hafifçe arkaya çevirdi. İncecik sesiyle “Evladım, beyefendiye bir çay getirin” diye seslendi. “Duyan oldu mu acaba?” diye meraklandım. O saniye lamba cini gibi bir zat, boncukların içinden geçti ve bana çayı uzattı. Yüksek, taştan duvarın, ondan da yüksek çınarın gölgesinde, esrarengiz abla ile çay sigara, şartlar olgunlaşmış, mizansen hazır, tatlı bir sohbetin giriş paragrafındayız. Nitekim dumanı bir konuşma balonu gibi üflerken söze girdi “İstanbul böyle miydi? Hey gidi… Ihlamur ağaçları tozuyarak, tüterek yürür; sonsuz bulvarların sisinde, göğe ağardı. Buharlaşıp buluta dönüşürlerdi yani. Sonra da gökten sıcacık ıhlamur yağardı. Biz niyeyse hep kuşburnu içerdik; Kadıköy rıhtımındaki birbirine düğümlenmiş hasır taburelerde. Tepemizde kitap şeklinde kuşlar uçardı. Kostümlerimizi giyip İstiklal Caddesi’ne adım atar, podyum dilberi havasında, nazlı nazlı yürürdük. Şadırvanlarda ab-ı hayat şırıltısı. Hava karardı mı, ateş böcekleri minarelerin arasında uçuşa titreşe, böyle mahya gibi Bu hayatı biz yaşıyoruz’ minvalinde cümleler yazarlardı. Tüm adınlar 48 kiloydu. Tüm erkekler ezberden şiir okurdu. Esnaf papyon takardı. Camlarda şeker kıvılcımları uçuşurdu. Musluklardan şifalı sular akardı. Alışverişlerde para yerine çeri domates kullanırdık. Her günbatımı külhanbeyleri elde piştov düello yapardı. Şehrin bazı tepeleri kartpostaldı; bazısı çizgi film karesi. Sincaplar ve tavşanlar, vapurlara ücretsiz binerdi. Bulutlar, o gün hangi şairin vefat yıldönümü ise, onun suretine girerdi. En büyük sorunumuz, dudak kıyısında kahve lekesi var mı yok muydu. Sevgililer zebraya binerdi. İhtiyarlar paten kayardı. Şehir komple bir müzenin hediyelik eşya dükkanı gibiydi. Nah bu bizim dükkan gibiydi. Eskiden İstanbul kristaldendi bey kardeşim.” Hakkında en çok şiir yazılan şehir Baktım teyze bir edebiyat klasiğinin ortasından konuşuyor, dedim “Abdülhak Şinasi Hisar Bey, 1940’lardan itibaren, eserlerinde eski İstanbul’u nasıl dupduru bir özlemle yâd eder, değil mi? Boğaziçi’ni, bir masal evreni gibi anlatır. Romanlarında, İstanbul’un mümtaz şahsiyetleri arz-ı endam eder…” Çaydan küçük bir yudum aldı “Ondan evvel, Hüseyin Rahmi Gürpınar gelir, malum. Üstat tam manasıyla bir İstanbul romancısıydı. Şehrin sağını solunu, köşesini bucağını işlek kalemiyle fırdönerdi. Sana bir şey söyleyeyim mi efendi?” “Buyurunuz lütfen.” “Bu dünyada, hakkında en çok şiir yazılan şehir İstanbul’dur. Nedim’den Attilâ İlhan’a binlerce şair, şiirden ikinci bir İstanbul inşa etmiştir.” “İsabet buyurdunuz.” “Şimdi bak bakalım etrafında şiire, mısraya benzer bir şey görebilecek misin? Binalar küfür gibi, kaldırımlar hakaret. Kuşlar bile avaz avaz beddua ediyor bize.” Tabiat Anaya suikast “Sizin zamanınızda şehir daha güzeldi, ha?” “İstanbul’u fethettik lakin ihya edemedik. Ben diyeyim 400, sen de 300 senedir şehir elimizden neler çekti. Hele son asırda artık iyice zıvanadan çıktı iş.” Geçip kenardaki taburelere oturduk. Enikonu bir matem, bir itiraf frekansındaydık. “Sizce İstanbul’un en değerli yönü ne?” diye sordum. “Tabiatı” dedi. “Zira İstanbul herşeyden önce, yani tarihî, mimari zenginliklerinden, hatta medeni dünyadaki konumundan evvel, tabiat harikalarından müteşekkil bir yerdir. Boğazın müstesna güzelliğini, sualtı canlılarının çeşitliliğini, ormanları ve kara hayvanlarını, eh bir de kuşları alt alta yazıp topladınız mı, hem kusursuzluğun hem mükemmelliğin formülünü elde edersiniz.” “Valla tabiat harikalarından pek iz yok” diye geveledim. “Eee, İstanbul’un ağaçlarını kesip, çiçeklerini koparıp, hayvanlarını öldürüp; sularını, havasını kirletip, üstüne beton dökünce… Hele hele mimari bilgisinden ve şehircilik şuurundan uzak… yani cinai bir hamakatle… Yamuk yumuk, intizamsız binalarla namütenahi bir çirkinlik destanı yazınca… Zehirli dumanları kat kat şehre örtünce… Yapılaşmadan başka, nüfus ve ulaşım alanlarında da politika üretmeyince… Asırlar boyu yağmalanan şehir… Tırnakları çekilmiş bir prenses, elektrik verilmiş bir şehzade, işkenceden geçirilmiş bir evliya gibi… kan ter, yara bere, ezik çürük içinde, can çekişmekte işte.” Parazit tasallutu “Kim yaptı bunca kötülüğü?” “Biz, hepimiz. Şu sigaranın izmaritini yere atacağız. İki adım sonra sen İstanbul’a tüküreceksin.” “Ben mi?!” “Yahu lafın gelişi. Orhan Veli diyor ya hani İstanbul’u dinliyorum…’ Şiiri bilirsin.” “Evet?” “İstanbul bizi dinlemiyor mu? 20 milyon insan bağıra çağıra dır dır dır vır vır vır gevezelik ediyor, dedikodu, gıybet, iftira, zırıltıyla Allah’ın günü bu muazzez şehri kirletmiyor mu?” “Aaa? Hiç böyle düşünmemiştim.” “Nasıl düşünmüştün? Burada ahalinin repliklerini şeytan yazıyor sanki. Mübarek ezanı bile çığ düşürür gibi minareden kubbeden gümbür gümbür yuvarlıyorlar. Avludaki güvercinler korkup kaçıyor. Hoparlörden şok dalgası…” “Doğru. Gürültü hitabın, konuşmanın yerini aldı cidden.” “Biz, milyonlarca insan, İstanbul bizim can düşmanımız, kanlımız gibi davranırken, sadistliğimizin üstüne sünger çeker gibi, cellat kibarlığı, ruh hastalarına yakışır bir nostalji mırıltısıyla, tımarhanelik emlak komisyoncusu, hunhar müteahhit riyasıyla, güya İstanbul’un iyiliğini istiyoruz! İstanbul bir insan olsaydı…” “N’olurdu?” “Bizler ona yapışmış parazitler, zararlı bakteriler olurduk.” “İstanbul’u hep beraber istismar ediyoruz, ha?” “Ohooo! Onun her şeyini sömürdük. İstanbul’u hem bir talan alanı, hem bir savaş meydanı gibi gördük.” “Ve?” “Birbirimize haram ettik İstanbul’u.” Kaos turizmi “İyi de her sene milyonlarca turist geliyor? Yani… burası hâlâ güzel olmasa kimse gelmez, haksız mıyım?” “Hıh! Bu şehirde turistler ortalama ne kadar süre kalıyor?” “Ne kadar?” “1 hafta.” “Neden?” “Neden olacak, aslında İstanbul’da her şeyden ziyade kaos turizmi var. 1 hafta, cehennemde eğlenir gibi eğleniyor, sonra geniş caddeli, geniş kaldırımlı, plastik doğramasız, çanak antensiz, zehirsiz, trafiği akan şehirlerine dönüyorlar.” “Yok canım, mübalağa ediyorsunuz. Turistlerin tümü müreffeh ülkelerin düzenli şehirlerinden gelmiyor ki?” “Diktatörlerin, halkı sıkboğaz ettiği memleketlerden kaçıp gelenler de var, haklısın. Onların nazarında İstanbul, günahların cezalandırılmadığı bir eğlence merkezi. Bir tür manevi uyuşturucu satıyoruz. Sorumsuzluğumuz sayesinde, müptelaların favorisiyiz…” “Hanımefendi, mutluluk, geçmişe aittir. Hayat daima bir gerilim, merak, belirsizlik içinde akar. Her an her şey olabilir, ihtimaller çoktur ya… Dolayısıyla şimdi’ mutlu olmak handiyse imkansızdır. Geçmişe bakar, hatıra sahnelerinin güzelliğine dalarız. Eh, o zamanın stresini, mahrumiyetini, şusunu busunu da ayıklarız otomatikman. Öğretmenden dayak yediğimiz okul yılları, komutandan dayak yediğimiz askerlik dönemi, eşimizden dayak yediğimiz ilk evliliğimiz… Kısacası tüm dayakları okşayış gibi anarız.” Nostalji değil hayal “Hımmm… İstanbul nostaljisi aslında sadece bir hayal belki… Haklı olabilirsin. İstikbalini kararttığımız şehrin, bir zamanlar aydınlık olduğu zehabından doğan bir hülya… Dedim ya, asırlardır Taşı toprağı altın’ dedik… Şehri bir meta’ olarak gördük. İstanbul’un da bir canı var’ demedik. İstanbul’un köşesine bucağına dair harika şiirler yazanlar, mehtabı ayrı, baharı ayrı methederken, kim bilir, belki her şeyden ziyade bir temenniyi dile getiriyordu.” “Sözlerinizde haklılık payı büyük. Gene de ben Bâb-ı Âlî yokuşundan inerken, vapurdayken, ne bileyim Topkapı Sarayı’nın bahçesinde, Moda sahilinde gezerken hoşnutluk duyuyorum.” “Aferin. Gözünün önündeki felaket tablosunu görmezden gelmeyi öğrenmişsin. Asansörle, metroyla, vapurla… bir yere kadar gidebilirsin. İstanbul’u, o güzel şehri gezip görebilmek için artık zaman makinesine ihtiyaç var. Nedim’in Gidelim’ dediği Sa’d-âbâd’a gidebilmek için… Yahya Kemal’in bahsettiği, Süleymaniye’deki bayram sabahına yetişebilmek için.” “Sizde zaman makinesi var mı?” “Maalesef hayır.” “O halde yapacak bir şey yok?” “Var.” “Nedir?” “Sen bana bir dal sigara ver. Ben de sana bir kahve ısmarlayayım.” “Sonra?” “Konuyu değiştirelim.” “Zira?” “Zaten İstanbul’dayız. Hazırladığımız felaket listesinde bizzat kayıtlıyız.”
Bazen acil bir para ihtiyacımız doğabilir ve buna birçok şey neden olabilir. İşte bu durumlarda neler yapabileceğiniz konusunda bilgiler sizlerleHiç beklemediğiniz anda, tamamen hazırlıksızken paraya ihtiyacınız oldu mu? Elbette, olmuştur. Hemen hepimizin başına hiç beklemediğimiz zamanlarda bir takım olaylar gelebilir ve acil paraya ihtiyaç duyabiliriz. Hastalık, kaza, beklenmedik bir borçlanma gibi sorunlarla karşılaşabiliriz. Böyle durumlar için daha önceden bir birikim yapmamışsanız, işte acil para çanlarının çaldığı zaman geldi demektir. Hayatta hepimizin başına gelebilecek beklemediğimiz olaylar vardır. Örneğin sabah arabanızla işe gidiyorsunuz ve ufak bir kaza geçirdiğiniz. Arabanızda hasar oluştu üstelik sizin hatanız. Bir de kaskonuz yoksa hem kendi aracınızın hem de karşı tarafın aracının masraflarını siz ödemek zorundasınız. İşte bu durumda hem kaskonuz olmadığına hem de birikmiş bir paranız olmadığına isyan edersiniz. Hiç beklemediğimiz anda karşılaşabileceğimiz para ihtiyacı için kıyıda köşede birikmiş bir paramız olması, bizi gerçekten büyük bir yükten kurtaracaktır. Bunun için doğru para kullanımı hakkında bilgi sahibi olmalısınız ve buna dayanarak etkili para biriktirme yolları aramalısınız. İşte acil para ihtiyacı için etkili yollar Birinden Borç İstemek Çok acil paraya ihtiyacımız varsa aklımıza ilk gelen yol, bir yakınımızdan borç almaktır. Ama bu devirde en yakınım dediğiniz kişiden bile borç alma konusunda bir yardım göremeyebilirsiniz. Güçleşen hayat koşulları hemen herkesi para konusunda daha temkinli yaptı ve “canını al, parasını alma” dediğimiz insan tipleri mecburen gelişti diyebiliriz. Bunun için ailenizden, anne ve babanızdan, en yakın arkadaşlarınızdan yardım isteyebilirsiniz. Eğer çok fazla bir borçtan bahsediyorsanız hepsinden az miktarda para yardımı isteyerek bir çözüm yolu bulabilirsiniz. Ama bu borcu aldığınız da, en kısa sürede parayı geri ödemelisiniz ve bu kişilerin size olan güvenini sarsmamalısınız. Kaldıraçlı Yatırım İşlemleri Yapmak Forex piyasasından alıyorsanız veya bir miktar ekonomi bilginiz varsa, forex piyasasında kaldıraçlı birkaç yatırım işlemi yaparak acil para ihtiyacınızı giderebilirsiniz. Ama bilgi ve deneyim sahibi olmanız kesinlikle gereklidir. Forex şirketlerinin hızlandırılmış eğitimlerinden direkt faydalanabilir, demo hesaplarda sanal para ile kaldıraçlı işlemleri nasıl yapacağınızı bir hafta gibi kısa bir sürede öğrenebilirsiniz. Daha sonra yaptığınız başarılı işlemler sonucunda borcunuzu hemen kapatabilirsiniz. Kaldıraçlı işlemler ülkemizde 1’e 100 oranına kadar uygulanabilmektedir. Bu işlemlerin detayları aracı kurumunuz ile aranızda belirlenecektir. Bilinçli bir şekilde forex piyasasının kaldıraç özelliğinden faydalandığınız zaman 5 dolar kar edeceğiniz işlemden 500 dolar kar edebilirsiniz. Bu sayede de borcunuzu kapatmak için kimseye borçlanmamış olur ve kendi çabalarınızla bu borcun altından kalabilirsiniz. Bir Şeyler Satmak Gerek internetten gerekse kuracağınız küçük bir tezgahtan para kazanarak da acil para ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Evinizde kullanmadığınız ve işinize yaramayan eminim birçok eşya vardır işte bu malları satarak para ihtiyacınızı giderebilirsiniz. Antika satışı, fotoğraf veya resim satmak, saç satmak gibi para kazandıracak satışlar gerçekleştirebilirsiniz. Bu acil durumlarda akla ilk gelen arabayı, evi veya varsa bir arsayı satmaktır. Ama bunları en son çare olarak düşünmek daha doğru olacaktır. Çünkü ev ve arsa gibi mallarınız gelecek yatırımı sayılmaktadır. Sonrasında büyük pişmanlık yaşayabilirsiniz ve bu nedenle şimdiden tasarruf edip, para biriktirmeye ve yatırım yapmaya başlayın. Para biriktirmek için hiçbir zaman geç veya erken değildir. Ama gençken bazı durumlara daha kolay katlanabileceğiniz için genç yaşta birikim yapmaya başlamalısınız. Acil İhtiyaç Kredisi Acil para ihtiyacınızı, bankaların sunduğu acil ihtiyaç kredileri ile de giderebilirsiniz. Ama sonrasında ödeyeceğiniz faiz ve masrafları da hesaba katmalısınız. Çünkü acil ihtiyaç kredilerinin faiz ödemeleri diğer kredilere göre çok daha yüksektir. Gerçekten çok zor bir durumdaysanız ve diğer maddelerin hiçbir için uygun değilseniz, son çare olarak bu kredilere başvurun. Yine de bu başvuruyu yaparken tüm bankaların olanaklarını araştırın ve en uygun olanını tercih edin. Hobilerinizi ve Deneyimlerinizi Kullanın Hemen hepimizin yetenekli olduğu bir konu vardır. İşte bu yetenekleri paraya dönüştürmenin zamanı geldi. Ev yapımı takı, ev süs eşyaları, tamir işleri, terzilik, temizlik, ders vermek gibi becerilerinizden faydalanarak da acil para ihtiyacınızı giderebilirsiniz. Pek hızlı bir yöntem olmasa bile gelirinizi desteklemek için bu seçeneği kullanabilirsiniz. Kısa yoldan para kazanma yöntemleri arasında yer alan bu becerilerinizi doğru şekilde kullandığınız zaman gerçekten güzel bir ek gelir elde edebileceğiniz gibi gelir modeliniz bu becerilerden oluşuyor da olabilir. SONUÇ Kötü Zamanlar için Her Daim Biriktirin! Gelecekte karşılaşabileceğiniz herhangi bir durum için şimdiden bir girişimde bulunmalısınız. Elinize gelen parayı bugünü düşünerek değil, geleceği düşünerek harcamalısınız. Bu nedenle de kendinize iyi bir bütçe hazırlamalı, gelir ve gideri hesabınızı iyi yapmalı, mutlaka tasarruflu olmalısınız. Elinize aylık veya haftalık olarak geçen paradan düzenli olarak bir miktarı hemen birikim hesabınıza aktarmalı ve geri kalan para ile geçinmenin yollarını aramalısınız. Belki bunları yaparken çok bunalacaksınız ama kötü bir durumla karşı karşıya kaldınız zaman biriktirmiş olduğunuz bu paranın nasıl da işe yaradığını görünce doğru bir iş yaptığınızı anlayacaksınız. Para biriktirmenin en etkili yolu sizin için hangisi buna karar vermeli ve bu sayede daha rahat bir şekilde birikim yapmaya devam etmelisiniz. Birikimlerinizi yatırımlarla değerlendirmeniz de geleceğinizi garanti altına almanın en iyi yoludur.
Holding, piyasaya bizatihi herhangi bir ürün veya hizmeti satmayan, başka şirketlerin bunlar iştirakler diyoruz hisselerine sahip olması için kurulmuş bir yatırım şirketidir. Bir holdingin ortaklarının -işin doğası gereği- yatırımcılar olması, ve bu şapka hareket etmeleri beklenir. Ortaklar ve holdingde görev yapan profesyoneller, iştiraklerin operasyonlarında görev almaz, genelde bunlarla ilgili operasyonel kararlar ile meşgul da olmazlar. Bir holdingin geliri, sermaye kazançları, temettüler ve iştiraklere verilen hizmetlerin karşılığında faturalanan bedellerden oluşur. Bilmeyenler, anlı şanlı holdinglerin gelir tablosu ile karşılaşınca -özellikle düzenli temettü alınmıyor ise- bazen sükutu hayale uğrayabilir. MBA yaparken finansal analiz dersinde dünyanın farklı yerlerinde konuşlu çok sayıda holdingin bilançosunu incelemiş bazen benzer şaşkınlığı yaşamıştım. Holdinglerin geneli, “yatırımdan maksat tutmaktır” şiarını benimser. Genelde kurucu ailelerin ilk işlerinin amiral gemisi olduğu portföyde, zamanla kazanılan nakdin yatırıldığı farklı sektörlerden şirketler bulunur. Holding yapısının farklı avantajları ve dezavantajları mevcut. Literatüre bakarsanız en mühim avantajlar şunlardır Merkezi yapılar, iştiraklerin belirli bir stratejik çerçeve içinde çalışmasını sağlar. Süreklilik, kalite, denetlenebilirlik ve hesap verilebilirlik yapısı, birbirinden farklı çok sayıda işe sahip olmanın ve portföy yönetiminin elverişli bir dağıttığı temettüler bireyler için gelir vergisine tabi iken, belirli şartlar altında yatırım şirketleri için vergiden satılması durumunda belirli şartlar altında sermaye kazancı vergiden bir risk yönetimi aracıdır İştiraklerin borcu için yatırım şirketine rücu varlıklar tek elden maksimum verimle değerlendirilir. Holding, iştiraklerine kıyasla genellikle çok daha iyi şartlarda borçlanabilir. Yapının olası dezavantajlarını da literatürde bulmak kolay >Merkez, iştiraklerin operasyonel kararlarına lüzumundan fazla karışarak bu kararların etkililiğini azaltabilir. >Merkezi yapı bürokrasiyi de beraberinde getirir ve esnekliği azaltabilir. “Merkezi ikna etmek” bazı yatırım kararları için bir “challenge” haline gelebilir. >Her yönetsel yapı zamanla “kilo alma” riski ile karşı karşıyadır. Merkez, bazı durumlarda yarar/maliyet oranında “pahalı” hale gelebilir. Bana sorarsanız, holding yapısının misyonu ve en önemli faydası “yatırımcı” bakış açısını kurumsallaştırmasıdır. Bunu başka türlü başarabilmek kolay değildir. Şirketin unvanına holding kelimesini eklemek de -elbette- bunu başarmak için yeterli değildir. Yatırım şirketinin kurumsallaşması, iş geliştirme disiplininin uygulamaları ile, pek çok örnekte gördüğümüz üzere, zaman içinde yatırımların getirisini ROE maksimize eder. Merkezin gücü, alanında uzman ve deneyimli insan kaynağı mertebesindedir. Bu kaynak merkezin kendine has görevlerinde çok sayıda farklı projede deneyim kazanır, uzmanlaşır. Bu uzmanlıkla birlikte Holding, yürüttüğü projeler ile zamanla bir itibar merkezi vasfı kazanır. Kanımca Holding yapısının ikinci misyonu ve faydası itibar merkezi haline gelmektir. Temsilde yetkin insan kaynağı, oluşturduğu kültürü iştiraklere yayan fonksiyonları, başarıları ve başarısızlıkları “hatırlayan” kurumsal hafızası, doğruları artırırken, yanlışların tekrarını önler. Holding, başarıları ve toplumun geneli ile kurabildiği etkili iletişim ölçüsünde itibar kazanır, kazandırır. İtibar, tarihsel olarak mühim bir değer çarpanıdır. Gördüklerim, Holding yapısının üçüncü misyon ve işlevinin en iyi insan kaynağını cezbeden ve yetkinlikleri ölçüsünde büyüyen iştiraklerde görevler vererek olgunlaştıran yetenek yönetimi sistemlerini mümkün kılması olduğunu düşündürüyor. Büyüyen tüm organizasyonlarda yeni ve farklı görevler oluşuyor. Sağlıklı büyüyen bir holding yapısında, birbirinden farklı alanlarda faal çok sayıda iştirakin varlığı, yeni iştiraklerin kurulması veya satın alınması yoluyla genişleyen iş çerçevesi, gelecek vadeden çalışanlara yeni görevler vererek gelişmelerine imkan vererek, kazandıkları deneyimleri grup için değere dönüştürmelerini mümkün kılıyor. Günümüzde işletmelerde organizasyonel yapılar hızlı değişiyor. Holdingler de bunun istisnasını teşkil etmiyorlar. Büyük şirketlerin %90’ınında 4-5 yılda bir yapısal değişimlerin yaşandığını gösteren araştırmalar var. Bu değişim periyotunun CEO’ların ortalama görev süresine yakınsadığına dikkat çekmek isterim. Her “yiğidin farklı yoğurt yiyişine” göre “tasarlanan” organizasyonlarda değişim norm haline geliyor. Araştırmalarda belirli yapılar ile finansal sonuçlar arasında anlamlı korelasyonun tespit edilememesi önemli bir nokta. Benim bu konuda okuduklarımdan ve biriktirdiklerimden çıkardığım şu tek bir doğru yok, her doğru da tek başına doğru sonuca götürmüyor. Malumunuz , yapı ve karar almada sadelik, “yalın” organizasyon epeyce popüler. Kademelerin azaltılması, “yatay karar alma” muhakkak bir takım faydalar sağlayabiliyor. Ancak zannederim bu yaklaşımın özellikle “düşük maliyet” bacağı ilgi cezbediyor. Yalınlık ve “zayıflık”ın artan popülaritesi artık bir “merkeze”, holding gibi yapılara, “bu devirde” ihtiyaç var mı sorusunu zaman zaman gündeme getiriyor. Yukarıda paylaştığım faydaların farkında olanların bu sorudan “peki ama nasıl bir holding yapısı?” sorusuna varmaları pek zaman almıyor. Modern mimarinin temel önermelerinden “şekil işlevi takip eder” “form follows function“, bu bağlamda anlamlı olabilir. Şikago Okulundan Mimar Louis H. Sullivan’ın ortaya attığı bu önerme, modern mimaride binalarının formlarının işlevlerini odağa alarak oluşturulması, bunun doğaya da en uygun seçim olduğunu öne sürüyor. Wright’ın Pittsburgh yakınlarındaki meşhur “Fallingwater” eseri. Bir başka ünlü mimar Frank Lloyd Wright ö. 1959 ise önermeyi bir adım ileri götürerek, şekil ve işlevin aslında bir olduğunu, iyi mimarinin “özü dışarı yansıtmakla” mümkün olduğunu paylaşmıştı. Çoğu sorunun yanıtı hayatın içinde, farklı disiplinlerde gizli.
Bu Konuda Tüm Forumlar Motorlu Araçlar Dünyası Otomobil Yardım ve Sigorta işlemleri Bu Konuda Şimdi Ara Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar Editörün Seçtiği Fırsatlar Daha Fazla Bu Konudaki Kullanıcılar Daha Az 2 Misafir - 2 Masaüstü 5 sn 23Cevap 0Favori Daha Fazlaİstatistik Konu İstatistikleri Son Yorum 15 yıl Cevaplayan Üyeler 18 Konu Sahibinin Yazdıkları 2 Ortalama Mesaj Aralığı 8 saat 15 dakika Son 1 Saatteki Mesajlar 2 Haberdar Edildiklerim Alıntılar 1 Konuya En Çok Yazanlar Guest-0C8FEE75E 3 mesaj TUNERBOY 2 mesaj supreme-mr 2 mesaj hlkkln 2 mesaj mcyavuz 1 mesaj Konuya Özel motordan nerdeyse hiç anlamam... ama lide aldığımız fizik derslerinden hareketle şu kadarını biliyorum ki hiçbir şey vardan yok yoktan var olmaz... e o zaman aynı ağırlığa aynı motor çalışma prensibine sahip 2 araçtan 1600cc olan araç aynı yolu aynı süratte ve aynı hava şartlarında 2000cc olanla aynı miktarda enerji sarfederek alabilir... kısaca istanbuldan aynı modelin 1600 ve 2000 versiyonları ankaraya doğru yola çıkıyor süratleri aynı güzergahları aynı bu arabaların ankaraya gidebilmesi için ihtiyaç duyulan enerji aynı olmalı temel fizik bilgilerime dayanarak... peki o zaman niye 1600 cc olan daha az yaksın... tamam bir devir için 1600 cc daha az benzini silindirlere alıyor bu kesin ama 1600 cc içinde patlayan benzin 2000cc içinde patlayanla aynı enerjiyi aynı gücü sağlamayacağı için 1600ün motorları 2000 ile aynı gücü sağlamak aynı sürate çıkmak için daha fazla devir yapmak zorunda kalmayacak mı? eğer gerçekten 2000 fazla yakıyorsa o zaman büyük motorun bi şekilde enerji kaybına yol açıyor olması gerekir... motordan anlamayan biri olaak ben anca buraya kadar geldim... daha iyi bilenlerin yorumlarını alabilir miyim? Temelde haklisin , ugrasirsan , 2000 motora cok basmazsan ayni olmasa bile yaklasik benzini yakarlar , fakat iki araba ayni hizda giderken motor devirleri ayni olmaz. 2000 motor daha az devirle doner , cunki motor guclu oldugundan disli oranlari daha yuksek hiz icin ayarlanmistir. motorlarda devir farki olacagi icin , max torku verdigi devirde olmayan araba daha cok yakabilir. ama ayni hizda degil herkes istedigi gibi gidecek , varis yerinde olcum yapilacak denirse ayni veya yaklasik yakmalari muhtemel. 2000 motor birim zamanda daha cok benzin yakarak ilerliyecek ama daha cabuk varacagi icin erken stop edicek ve toplamda ayni olmasa bile yakin benzinler yakicaklardir. fakat genede 2000 motorun aktarma organlarida o gucu kaldiracak sekilde daha buyuk oldugu icin daha fazla kayip olacagi asikardir. quoteOrjinalden alıntı hlkkln motordan nerdeyse hiç anlamam... ama lide aldığımız fizik derslerinden hareketle şu kadarını biliyorum ki hiçbir şey vardan yok yoktan var olmaz... e o zaman aynı ağırlığa aynı motor çalışma prensibine sahip 2 araçtan 1600cc olan araç aynı yolu aynı süratte ve aynı hava şartlarında 2000cc olanla aynı miktarda enerji sarfederek alabilir... kısaca istanbuldan aynı modelin 1600 ve 2000 versiyonları ankaraya doğru yola çıkıyor süratleri aynı güzergahları aynı bu arabaların ankaraya gidebilmesi için ihtiyaç duyulan enerji aynı olmalı temel fizik bilgilerime dayanarak... peki o zaman niye 1600 cc olan daha az yaksın... tamam bir devir için 1600 cc daha az benzini silindirlere alıyor bu kesin ama 1600 cc içinde patlayan benzin 2000cc içinde patlayanla aynı enerjiyi aynı gücü sağlamayacağı için 1600ün motorları 2000 ile aynı gücü sağlamak aynı sürate çıkmak için daha fazla devir yapmak zorunda kalmayacak mı? eğer gerçekten 2000 fazla yakıyorsa o zaman büyük motorun bi şekilde enerji kaybına yol açıyor olması gerekir... motordan anlamayan biri olaak ben anca buraya kadar geldim... daha iyi bilenlerin yorumlarını alabilir miyim? Silindir hacmi 1600-2000 araliginda benzin yakisinda ciddi farklar dogurmaz. Ayni agirlikta ayni kasaya sahip 1600cc ve 2000cc iki ayri aracta benzin yakisini etkileyecek ana fark guc farkidir... Nasil anlatayim, Golf kasasinda yuksek teknolojili ancak 2000cc'ye 140hp guc ureten bir model olsa, farkli devirlerde gitmekle beraber Golf TSI 140 hp ile ki bu motor tur cok benzer benzin sarfiyatlari olur... silindir hacminden cok uretilen guc benzin yakisini etkiler... Guc derken hem tork, hem beygir gucu... Motorlar birbirinden cok farkli amaclarla cok farkli prensiplerle uretilir. Uretim Amaclari ayni olan, gucleri benzer olan, ama silindir hacimleri farkli olan iki motor ayni kasada benzer yakit sarfiyatinda olurlar... arabalar ile aynı hatta daha fazla benzin yakan arabalar bu sorunun en güzel yanıtıdır sanırım. arabanın olan versiyondan daha az benzin yakması için ondan daha hafif olmalıdır. uzun yolda kayda değer bir bir atış olmaz, maksimum yüzde 10 farkeder, o da büyük hacimli motora sahip aracın, ağırlığından ve daha geniş lastik ebatı kullanmasından sebeple... onun dışında ne kadar ekmek o kadar köfte hesabı, aracın hızı, mesafe , ve sürtünmelerin yaratacağı etki dışında, motor hacminin eş teknoloji de motorlar üzerinde tüketimde bir etkisi olmaz. hatta çok yüksek hızlarda yapılan seyehatlerde büyük hacimli motorun daha az yakması bile mümkündür. mesela 200 km/s ile aynı aracın ile motorlu versiyonları için uZUN YOLDA FARKETMEZ FAZLA AMA ŞEHİR İÇİNDE ÇOK GÖZE ÇARPAR SÜRDÜĞÜNÜZ YER DÜZ MÜ KUTAHYA ESKİŞEHİR GİBİ YOKSA MEĞİLLİMİ ZONGULDAK TRABZO GIBI ODA ÇOK FRK YAPIYORÇMEYILLI OLAN BIR YOLDADA YADA NEYSE YA GÖRE DAHA ÇOK YAKAR TORK DÜŞÜK OLDUĞUNDAN PASO GAZA BASARSI ÇIKICAM DIYE DELİ BENZIN GIDER. quoteOrjinalden alıntı hlkkln motordan nerdeyse hiç anlamam... ama lide aldığımız fizik derslerinden hareketle şu kadarını biliyorum ki hiçbir şey vardan yok yoktan var olmaz... e o zaman aynı ağırlığa aynı motor çalışma prensibine sahip 2 araçtan 1600cc olan araç aynı yolu aynı süratte ve aynı hava şartlarında 2000cc olanla aynı miktarda enerji sarfederek alabilir... kısaca istanbuldan aynı modelin 1600 ve 2000 versiyonları ankaraya doğru yola çıkıyor süratleri aynı güzergahları aynı bu arabaların ankaraya gidebilmesi için ihtiyaç duyulan enerji aynı olmalı temel fizik bilgilerime dayanarak... peki o zaman niye 1600 cc olan daha az yaksın... tamam bir devir için 1600 cc daha az benzini silindirlere alıyor bu kesin ama 1600 cc içinde patlayan benzin 2000cc içinde patlayanla aynı enerjiyi aynı gücü sağlamayacağı için 1600ün motorları 2000 ile aynı gücü sağlamak aynı sürate çıkmak için daha fazla devir yapmak zorunda kalmayacak mı? eğer gerçekten 2000 fazla yakıyorsa o zaman büyük motorun bi şekilde enerji kaybına yol açıyor olması gerekir... motordan anlamayan biri olaak ben anca buraya kadar geldim... daha iyi bilenlerin yorumlarını alabilir miyim? arkadaşım baştan sona kadar haklısın. yalnız unutma ki 1600 veya 2000cc hacminde motora sahip araçlar genelde farklı ağırlıklta olurlar. ama biz ağırlıkları yani kasayı aynı sayalım. yinede 2000cc motorda sürtünme motorun hacmi ile doğru orantılı olduğundan, yani daha büyük piston ve bloklar olduğundan sürtünmeden kaynaklı güç kaybı daha fazla olacaktır. buda aynı kasaya sahip aynı hızda aynı yolu farklı iki motorla kat eden iki aracın yakıt sarfiyatlarındaki farkın temel sebebidir.... quoteOrjinalden alıntı quoteOrjinalden alıntı hlkkln motordan nerdeyse hiç anlamam... ama lide aldığımız fizik derslerinden hareketle şu kadarını biliyorum ki hiçbir şey vardan yok yoktan var olmaz... e o zaman aynı ağırlığa aynı motor çalışma prensibine sahip 2 araçtan 1600cc olan araç aynı yolu aynı süratte ve aynı hava şartlarında 2000cc olanla aynı miktarda enerji sarfederek alabilir... kısaca istanbuldan aynı modelin 1600 ve 2000 versiyonları ankaraya doğru yola çıkıyor süratleri aynı güzergahları aynı bu arabaların ankaraya gidebilmesi için ihtiyaç duyulan enerji aynı olmalı temel fizik bilgilerime dayanarak... peki o zaman niye 1600 cc olan daha az yaksın... tamam bir devir için 1600 cc daha az benzini silindirlere alıyor bu kesin ama 1600 cc içinde patlayan benzin 2000cc içinde patlayanla aynı enerjiyi aynı gücü sağlamayacağı için 1600ün motorları 2000 ile aynı gücü sağlamak aynı sürate çıkmak için daha fazla devir yapmak zorunda kalmayacak mı? eğer gerçekten 2000 fazla yakıyorsa o zaman büyük motorun bi şekilde enerji kaybına yol açıyor olması gerekir... motordan anlamayan biri olaak ben anca buraya kadar geldim... daha iyi bilenlerin yorumlarını alabilir miyim? arkadaşım baştan sona kadar haklısın. yalnız unutma ki 1600 veya 2000cc hacminde motora sahip araçlar genelde farklı ağırlıklta olurlar. ama biz ağırlıkları yani kasayı aynı sayalım. yinede 2000cc motorda sürtünme motorun hacmi ile doğru orantılı olduğundan, yani daha büyük piston ve bloklar olduğundan sürtünmeden kaynaklı güç kaybı daha fazla olacaktır. buda aynı kasaya sahip aynı hızda aynı yolu farklı iki motorla kat eden iki aracın yakıt sarfiyatlarındaki farkın temel sebebidir.... tamam büyük silindir devir başına daha çok sürtünür ama daha az devirle gideceği için o da aynı hesaba gelmez mi? Kucuk motor ekonomik motor demek degildir. Onmeli olan sey, tasarladiginiz arabaya en uygun -optimum- motoru secmektik. Cok duz mantikla ornek 2000kg bir araba yaptiniz klasik motor monte ettiniz, bu eknomimi oldu? Hayir... sofor arabayi hareket ettirmek icin surekli tam gaz kullanacak, enjektorler herdaim tam acik olacak.. Motor secimi icin; motor devri-guc ve motor devri-yakit egrilerini alt alta koyarsak, devir-yakit egrisinin banyo kuveti seklinde oldugunu goruruz. Amac aracin devrini bu kuvet egrisinin alt duz araliginda olmasi istenir. O zaman yapilacak sey, aracin normal seyir agirliginda, duz yolda, en ust viteste bu araligi gecmeyecek sekilde bir motor secmek gerekir. Arac imalatcilari bu konuda cok ciddi hesaplamalar yapiyorlar ama bu hesaplar herzaman dogru olmuyor. Ornegin Nissan micradaki L motor arac icin kucuk oldugu icin hep tam gaz kullaniliyor ve yakit sarfiyati tavan yapiyor. Selamlar ve sevgiler Misal doblolardan örnekler verelim bnm araba olanıda var şimdi bunlar ikisininde arasında kg olarak çok bi fark yok taş çatlasın 50 kg iki arabada burdan istanbula giderken sabit 120 km/h la gidiolar sizce hangisi daha az yakar 120 km hıza daha düşük devirlerde ulaşan mu yoksa dan yüksek devirde ulaşan mü??? düşük hacimli araç elbetteki daha az benzin harcar. karıştırılan durum küçük hacimli aracı büyük hacimli denk araca yetiştirebilme durumunda ortaya çıkıyor sanırım. büyük hacimli arac biraz performanslı kullanımda normal kullanımının % 20 si kadar fazla yakarsa küçük hacimli aracta bu fark % 40-50 lere çıkıyor. yani sakin kullanımda küçük hacim daha az yakar. fakat yolun eğimi aracın ağırlı vs.. gibi durumlar bu ekonomiyi büyük hacime doğru kaydırır. birde şu örnek var konuyla alakasız biraz 2 tonluk dev bir araca 4 kişi binerse ağırlığı 2300 kg oluyor. değişim %15 birde 800 kg lik bir araca 4 kişi binsin. ağırlık 1100 kg oluyor. değişim % yani 2 tonluk aracın yüklü kullanımda yakıt sarfiyatı pek hissedilmez. düşük ağırlıklı aracın ise genelde küçük hacim de oluyor durumu içler acısı benim bildiğim uzun yolda büyük motorlar daha az yakar çünkü uzun yolda düşükmotorun sürekli 4000 de seyredeceği bir yolu büyük motorlu araç 3000 de geçer o yüzden de uzun yolda avantaj sağlamış olur işte karıştırılan konu bu iki aracı aynı hızdamı kullanmak gerekir. neden küçük hacimle dah skin gitmiyorsun? elbetteki hız arttıkça küçük fazla yakmaya başlar. hatta geçebilir de önemli olan küçük ile büyüğü aynı şartlarda yarıştırmamak. uzun yolda sakin kullanımda küçük daha az yakar bu konuyu tartışalım beyler Doğru, Corvette C6 Z06 bunun en büyük örneğidir. 7000CC 500 Beygir, 100 km'de 14 litre yakıyor. quoteOrjinalden alıntı nipp işte karıştırılan konu bu iki aracı aynı hızdamı kullanmak gerekir. neden küçük hacimle dah skin gitmiyorsun? elbetteki hız arttıkça küçük fazla yakmaya başlar. hatta geçebilir de önemli olan küçük ile büyüğü aynı şartlarda yarıştırmamak. uzun yolda sakin kullanımda küçük daha az yakar bu konuyu tartışalım beyler evet anlatmaya çalıştığım da bu devirli kullanımda fln küçük dezavantaj yaratır Arkadaşlar o halde motorun devri ne kadar yükselirse yakıt sarfiyatı da o kadar artar demeliyiz. Bu nedenle özel tasarım şanzımanlar üretmeliyiz. Yani 1400dv de 250nm tork üreten aynı motoru 6. özel uzun yol vitesine taktığımızda 1400dv de 120km hız la gidebilmeliyim. Yani kısaca iş şanzımanda bitiyor bana göre. ama o şekilde de hızlanamazsın arkadaşım. yani optimum dengelemek gerekir. performans ile yakıt olayını İçten yanmalı motor, yakıtı yakarak açığa çıkan ısı enerjisini, hareket enerisine çevirir. Birim miktardaki yakıttan alıncak enerji değişmez. Yani atıyorum 1 litre benzinden alabileceğiniz en yüksek değer sabittir. Siz motor teknolojinizi geliştirip verimi arttırarak bu en yüksek enerji değerini elde etmeye çalışırsınız. Motorun ürettiğ enerji ne işe yarar Belirli bir ağırlıktaki otomobili, belirli bir hızla hızda hareket ettirir. Aynı ağırlıktaki iki cismi belirli bir hızda hareket ettirmek için gereken enerji sabittir. Yani aynı ağırlıktaki iki otomobil aynı hızda gidiyorsa tüketeceği yakıt temelde eşittir. Temelde diyorum çünkü Otomobilin aerodinamik yapısı, motor ve aktarma sistemlerinin verimi yakıt tüketimini etkiler... Bu yazdiklarıma itirazı olmayanlar fark edecektir ki motorun tüketeceği yakıt motor hacminden bağımsızdır... Teknılojiler aynı olduğu sürece tüketim sadece aracın ağırlığıyla ilgilidir. Motor hacmi düşük olan araçlar genelde hafif olurlar bu nedenle daha az yakarlar. az yakmalarının motor hacmiyle ilgisi yoktur... Bir ek daha yapayım. 1,3 ve 1,9 motor için örnek verilmiş. 1,9 motor daha düşük devirde çalışır o nedenle daha az yakacağı iddia edilmiş. Gözden kaçan nokta şudur 1,9 litre hacimli motor bir emişte çok daha fazla yakıt emer... Kanunun şudur= ne kadar yakaran o kadar şok enerji üretirsin. ne kadar ağır ve ne kadar hızlı gidiyorsan o kadar çok eneji tüketirsin... arz ederim... Ben ve litrelik dizele bir örnek vereceğim. Çünkü çok uygun bir örnek olduğunu düşünüyorum. Araç Özellikleri 1. C5 Hdi 1440 kg boş ağırlığında. 110 bg gücünde ve 240nm tork üretiyor. Şehir dışı ortalama yakıt tüketimi lt. Kullandığı lastikler 215*55*R16. 5 ileri şanzumana sahip. 2. C5 Hdi 1490 kg boş ağırlığında 138 bg ve 320nm tork üteriyor. Şehir dışı yakıt tüketimi ortalama lt. Kullandığı lastikler 215*55*R16. 6 ileri şanzumana sahip Şimdi vereceğim değerler ölçülmüş değerlerden yola çıkılarak ve Teknik Konular/Yardım bölümünde Güç, Tork başlığı altındaki formüllerin devirlere uyarlanmasıyla bulunmuştur. Aynı lastik ebadı kullanıldığından formülün pay kısmı sabittir. Son vites dişli oranları ve son dişli oranları ise her iki araç için farklıdır ancak bilinmektedir. Her iki aracın son viteslerinde 2000 devirdeki hızlarını bulalım. C5 ve 2000 devirdeki hızı = 87 2000 * 120 / = Bu devirde lt tüketiyor C5 ve 2000 devirdeki hızı = 108 2000 * 120 / = Bu devirde lt tüketiyor 1000 C5 Hdi 5 lt daha az yakar yani % 10 daha az yakar ancak litre olan aynı mesafeyi kabaca %20 daha erken kateder. Niçin C5 87 hızını dikkate almadık. Çünkü 87 1600 devirde yapar. Bu otomobilin maksimum tork devri 2000. Yani 1600 devir çok düşük olur ve sürekli bu devirde gitmesi sakıncalıdır. Ancak bu hesaplardan rahatlıkla şu sonucu çıkarabiliriz. Belli bir deviri düşmemek kaydıyla aynı süre içerisinde daha büyük hacimli olan motor daha düşük hacimli olan motora göre aynı yakıtı yakar ya da daha düşük yakıt yakar ancak kesinlikle daha az hararet yapar. Bunu kesinlikle genelleme yapmayın sadece Hdi ve Hdi motorları için ve aynı şekilde Hdi ve Hdi motorları için geçerlidir. Edit Formülün doğruluğunu teyit için Passat Tdi manuel vitesli için sahibi arkadaşlar denesinler çünkü onlar da 215*55*R16 lastik kullanıyorlar. = devir * 120 / -> 2000 devirde = 18 km/h = devir * 120 / -> 2000 devirde = 33 km/h = devir * 120 / -> 2000 devirde = 53 km/h = devir * 120 / -> 2000 devirde = 71 km/h = devir * 120 / -> 2000 devirde = 89 km/h = devir * 120 / -> 2000 devirde = 107 km/h şeklinde hesapladım. olaya bir de motor ömrü açısından bakarsak büyük hacimli motorun daha uzun ömürlü olacağını motor ömrünün çevirdiği devirle alakalı olduğunu düşünürsek büyük hacimli motorlardan korkmamak gerek diye düşünüyorum. Sayfaya Git Sayfa
bu devirde para büyük ihtiyaç