İbniSina, musikiyi bir ilim, aynı zamanda sanat ve kültür dalı sayar. O da Farabi gibi El-Kindi’nin eserlerinden yararlanmıştır. Musiki ile Astroloji arasında bir ilişkiyi kabul etmez. Farabi’nin geliştirdiği bilimsel temele oturan musiki, onun “Cevâmi’l-İlmi’l-Musiki” adındaki eseri ile çağının en yüksek
Yazar. Dünya Atlası. 11 Ocak 2019. 0. 4693. görüntülenme. İbn-i Sina’nın Biyoloji Bilimine Katkıları. Türk-İslam bilim insanlarından biri olan İbn-i Sina, 980’de Buhara (Özbekistan) yakınlarında bir yerleşim yeri olan Afşara’da doğmuştur. Çocukluğunda babasının mesleği nedeniyle dönemin birçok ünlü bilginini
Niçin? “Ülkemizde İbni Sina’nın İsmi Daha Çok Hangi Kurumlara Verilmektedir? Niçin?” sorusunun cevabını kısaca maddeler halinde yazdık. Hastanelere ve Tıp Fakültelerine ismi verilmektedir. Bir Türk bilim insanı olduğu ve tıp alanında yaptığı bilimsel katkılarından dolayı onu unutmamak ve onure etmek için ismi
234 Risalenin İngilizce çevirisi için bkz. Muhsin Mahdi, “Avicenna: On Division of The Rational Sciences”, Medival Political Philosophy, ed. Ralph Lerner, Muhsin Mahdi, New York 1963; İbn Sînâ’nın ilimler sınıflandırması ile ilgili ayrıca bkz. M. Bayraktar, İslam Felsefesine
İbni Heysem matematik, astronomi, bilhassa fizik dalında büyük hizmetler yapmış bir İslam bilginidir. Optik ilminin kurucusu olarak bilinmektedir. Hayatı: Asil adı Ebu Ali el-Hasan bin el-Hasan veya Hüseyin olan İbni Heysem 965’te Basra’da doğdu. Bağdat’ta öğrenim gördü.. Felsefe, tip, astronomi ve matematik okudu.
RangersFC; Far (otomotiv) Eurovision Dans Yarışması; Lazaros Christodoulopoulos; Kategori:Grafik standartları; Lionel Messi; Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Marşı
pZiGtE. Yaşadığı dönemin en önemli isimleri arasında yer alan İbni Sina’nın hayatını sizler için içerik haline getirdik. İşte tıp çalışmalarına ilham kaynağı olan İbni Sina Kimdir? İbni Sina Hayatı ve Sina Kimdir?980 yılında şimdi ise Özbekistan’ın Buhara kentinin Efşene köyünde dünyaya geldi. İslam tarihinin Altın Çağı döneminde en üst düzey insan olarak kabul edilmiştir. Felsefe, Tıp, Astronomi ve Simya dallarında çalışmalar yaptı ve birçok kitap yazdı. İbni Sina kitapları günümüze kadar gelmeyi başarsa da bir o kadar kitap kaybolmuştur. 57 yaşında 1037 yılının Haziran ayında Sina HayatıSamaniler hanedanlığı zamanında doğup büyüyen İbni Sina’nın doğum yılı 979 veya 980 olarak kabul edilmektedir. Babası Abdullah tıpkı oğlu gibi dönemin önemli bilim insanı olmuştur. Şii İsmaili mezhebinden olmasından dolayı evinde her an geometri, felsefe ve matematik gibi konular yaşına göre bu konuları dikkatlice takip eden İbni Sina, 10 yaşında Kur’an’ı hatim etti. Daha sonra edebiyat, dil, fıkıh ve akaid konuları üzerine eğitim aldı. 997 yılında Emir’i ölümcül hastalıktan kurtararak Samanilerin kütüphanesine sınırsız giriş hakkı elde etti. Bu ödülden sonra kütüphanede bir yangın çıkar ve kendisini sevmeyen insanlar yangını İbni Sina’nın çıkardığını iddia yaşında babası Abdullah’ı kaybetti. Samani Hanedanlığı sonrası gelen Gazne Devleti’nde durmadı ve batıya doğru yola çıktı. Ürgenç’te kendisine maaş bağlanıldı. İbni Sina’ya kalması için yer ayarlayan dönemin hükümdarı Kabus, çıkan ayaklanma sırasında öldürüldü. Ağrıları bitmek bilmeyen bir hastalığa yakalanan İbni Sina, Gürgan şehrinde çok eski dostunu gördü. Arkadaşı evini açtı ve İbni Sina’nın burada ders vermesini sağladı. En bilindik kitaplarından biri olan Kanun kitabını bu zamanlarda yazmaya yıllarda farklı şehirlerde çalıştı ve farklı farklı eserler yazdı. İsfahan şehrinin valisi ile kalmaya başladı. Hamadan ise bu durumdan rahatsız oldu ve İbni Sina’yı yakalayarak hapse attı. Birkaç kişiyle kılık değiştirerek İsfahan’a geri döndü. Hamedan seferi yapılırken kolit hastalığı başladı. İbni Sina son zamanlarının farkındaydı ve mal varlıklarını fakirlere dağıttı. Kölelerini serbest bıraktı. 1037 yılının Haziran ayında Sina SözleriSizler için İbni Sina’nın en bilindik ve en güzel sözlerinden birkaçını Açıktır ki, önce var olmayıp sonra var olan her şey, kendinden başka bir şeyle Hayatın genişliği, uzunluğundan daha Ne Öğrendimse, Secdede Ben öküzden korkarım çünkü onun silahı var ama aklı Aletlerin en faydalısı kalemdir. Bir şişe mürekkep bir külçe altından Sina EserleriKitabü'ş-Şifâİşarat ve'l-TembihatRisale fi-İlmi'l-Ahlak - Ahlak Konusunda KitapçıkKitabü'l-Necat - Kurtuluş KitabıEl-Kanun fi't-Tıb - Tıpta Kanun
İslam filozofu. Aristotelesçi felsefe anlayışını İslam düşüncesine göre yorumlayarak, yaymaya çalışmış, görgücü-usçu bir yöntemin gelişmesine katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. Buhara yakınlarında Hormisen’de doğup, 21 Haziran 1037’de Hemedan’da ölmüştür. Gerçek adı Ebu’l-Ali el-Hüseyin B. Abdullah İbn Sina’dır. Babası, Belh’ten göçerek Buhara’ya yerleşmiş, Samanoğulları hükümdarlarından II. Nuh döneminde sarayla ilişki kurmuş, yüksek görevler almış olan Abdullah adlı birisidir. İbn Sina, önce babasından, sonra çağın önde gelen bilginlerinden Natilî ve İsmail Zahid’den mantık, matematik, gökbilim öğrenimi görmüştür. Bir süre tıpla ilgilenmiş, özellikle, hastalıkların ortaya çıkış ve yayılış nedenlerini araştırmış, sağıltımla uğraşmıştır. Bu alandaki başarısı nedeniyle, II. Nuh’un özel hekimi olarak görevlendirildi, onu sağlığa kavuşturunca, dönemin önde gelen tıp bilginlerinden biri olarak önem kazanmıştır. İbn Sina’nın felsefeye karşı ilgisi deney bilimleriyle başlamış, Aristoteles ve Yeni-Platoncu görüşleri incelemekle gelişmiştir. İslam ve Yunan filozoflarının görüşlerini yorumlayan ve eleştiren İbn Sina’nın ele aldığı sorunlar genellikle, Aristoteles ve Farabi’nin düşünceleriyle bağımlıdır. Bunlar da, bilgi, mantık, evren fizik, ruhbilim, metafizik, ahlak, tanrıbilim ve bilimlerin sınıflandırılmasıdır. Belli bir düşünce dizgesine göre yapılan bu düzenlemede her sorun bağımsız olarak ele alınıp çözümüne çalışılır. Bilgi sezgi ile kazanılan kesin ilkelere göre sonuçlama yoluyla sağlanır. Bu nedenle, bilginin gerçek kaynağı sezgidir. Bilginin oluşmasında deneyin de etkisi vardır, ancak bu etki usun genel geçerlik taşıyan kurallarına uygundur. Ona göre “bütün bilgi türleri usa uygun biçimlerden oluşur.” Bilginin kesinliği ve doğruluğu usun genel kurallarıyla olan uygunluğuna bağlıdır. Us kuralları, insanın anlığında doğuştan bulunan, değişmez ve genel geçerlik taşıyan ilkelerdir. Sonradan, duyularla kazanılan bilgi için de bu kurallara uygunluk geçerlidir. Deney verileri us ilkelerine göre, yeni bir işlemden geçirilerek biçimlenir, onların bundan öte bir önem ve anlamı yoktur. Çelişmezlik, özdeşlik ve öteki varlık ilkeleri, usta bulunur, deneyden gelmez. İbn Sina’ya göre varlık, tasarlamakla bağlantılıdır. Bütün düşünülenler vardır ve var olanlar tasarlanabilen düşünülür biçimlerdir makuller. Bu nedenle, düşünmekle var olmak özdeştir. Atomcu görüşün ileri sürdüğü nitelikte bir boşluk yoktur. Uzay ise, bir nesnenin kapladığı yerin iç yüzüdür. Varlık kavramı altında toplanan bütün nesnelerin değişmeyen, sınır ve niteliklerini koruyan belli bir yeri vardır. Devinme, bir nesnenin uzayda eyleme geçişidir. Mantık insanı gerçeklere ulaştırmaz, yalnız birtakım yanılmalardan korumaktadır. Düşünme yetisi gerçeği kavramak için mantıktan geçici bir araç olarak yararlanır. Düşünme eyleminin sağlıklı olması için mantık, ilkeler ve kurallar koyabilir, anlıkta bulunan ve bilinen bilgilerden yola çıkarak, bilinmeyenleri saptama olanağı sağlar. Bu özelliği nedeniyle, mantık, düşünmenin genel kurallarını bulan, düzenleyen, bu kurallar arasındaki gerekli bağlantıyı ve birliği kuran bir bilimdir. Mantık kuralları, genel geçerlik taşıyan ve değişmeyen kesin kurallardır. Mantığın kavramlar ve yargılar olmak üzere iki alanı vardır. Her bilimsel bilgi ya kavram ya da yargılara dayanır. Kavram, ilk bilgidir ve terim ya da terim yerine geçen bir nesneyle kazanılır. Yargı ise, tasımla kazanılır. Mantığın konusu incelenirken, tanım temel alınmalıdır. Tanımlar birbirlerine bağlandıklarında, kanıt ve çıkarıma varılır. Kavram, önce tekil bir algıdır sezgi. Yargı ise, iki tekil terim arasındaki ilişkidir. Kavramlar, açık ve kapalı belirleme olarak ikiye ayrılır. Varlığın, töz, nicelik, nitelik, ilişki, yer, zaman, durum, iyelik, etki, edilgi gibi on kategorisi vardır. İbn Sina mantığında en önemli yeri tanım tutmaktadır. Bir kavramı tanımlamak için, bu kavramın bireylerinden biri göz önüne alınmalıdır. Tikelin belirlenmesi tümelden kolaydır. Eksiksiz bir tanım yakın cins ile yapılmalıdır. En yetkin tanımsa, kavramın yakın cinsi ile türsel ayrımdan oluşur. Tanım ikiye ayrılır; Gerçek tanım ve sözcük tanımları… Önermeler, yüklemli ve koşullu olabilir. Yüklemli önerme, bir düşünce ötekine yüklendiği zaman ya onaylanır ya da yadsınır. Koşullu önermeler, bir ötekinin koşulu ya da sonucu olarak bağlanan terimlerde görülür. Önermeler varsayımlı, nitelik ve nicelikleri bakımından, tekil, belirsiz ve belirli olur. Tasım, bitişik ve ayrık olmak üzere ikiye ayrılır. Bitişik tasımların öncüleri anlam bakımından, sonuç önermesini içermektedir. Ayrık tasımlarda ise sonuç önermesi öncüllerde bulunabilir. Tümeller, bütün varlık türlerinin oluşumundan önce, Tanrı düşüncesinde, birer tanrısal kavram olarak vardır. Varlıkların oluş nedeni ve onlara biçim kazandıran tümellerdir. Tümeller Tanrı’da ussal olarak bulunan, nesnelerde ve bireylerde içkin olan, öteki de nesnelerin dışında ve anlıkla birlikte olan mantıksal tümel diye üçe ayrılır. Birinci türe giren tümel, metafiziği ilgilendirir. İbn Sina fiziği, metafiziğe giriş olarak düşünmektedir. Fiziğin konusu madde ve biçimden oluşan nesnelerdir. Biçim, maddeden önce yaratılmıştır. Maddeye bir töz özelliği kazandıran biçimdir. Maddeden sonra ilinek gelir. Biçimler maddeye, ilinekler ise, töze katılır. Doğal nesneler kendi öz ve nitelikleriyle bilinir. Bütün nitelikler de birinci nitelikler ve ikinci nitelikler olmak üzere ikiye ayrılır. Birinci nitelikler nesnelere bağlıdır, ikinciler ise, nesnelerden ayrı olarak varlığını sürdürür. İbn Sina’ya göre, nesnel evrende bulunan güç ve devinimin temelini ikinci nitelikler oluşturur. Nesneler, kendilerinde bulunan gizli güçle devinime geçerler. Bu güç ise, doğal güç, öznel güç, tinsel güç olmak üzere üç türlüdür. Doğal güç, nesnede doğal biçim ve yerlerle ilgili nitelikleri taşır. Çekim ve ağırlık bu türdendir. Öznel güç, nesneyi devingen ya da durağan duruma getirir. Bunda da, bilinçli ya da bilinçsiz olma özelliği bulunur. Tinsel güç, herhangi bir organın, aracın yardımı olmaksızın doğrudan doğruya bir istençle eylemde bulunmaktadır. Buna, gökkatlarının özleri adı da verilir. İbn Sina’nın geliştirdiği bu güç kuramının kaynağı Aristoteles ve Yeni-Platonculuk’tur. Ancak, o bu güçlerin sonsuz olduğu kanısında değildir. Ona göre, zaman ve devinim kavramları da birbirine bağlıdır, çünkü, devinimin bulunmadığı, algılanmadığı bir yerde zaman da yoktur. İbn Sina’nın felsefesinde, Aristotelesi’in geliştirdiği düşünce dizgesine uygun olarak, ruh kavramının önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Ona göre, biri bitkisel, öteki insanla ilgili olmak üzere, iki türlü ruh vardır. İnsan ruhu, gövdeye gereksinme duymadan, doğrudan doğruya kendini bilir, bu nedenle, tinsel bir tözdür. Gövdeyi devindiren, ona dirilik kazandıran bu tözün başka bir özelliği de, yetkin düşünme yeteneği anlık olmasıdır. Düşünme eylemi yaratan ruhtur, o gövdeyi gerektirmez, ancak gövde var olabilmek için tini gereksinir. İnsan ruhu gövde biçiminde değildir, usa uygun biçimleri kavramaya elverişli bir töz olduğundan, gövdesel yapıda yer alamaz. Gövde, bölünebilen öğelerden oluşmuş bir bütündür, oysa tin, bir birliktir, bölünmeye elverişli değildir, sürekli olarak özünü ve birliğini korur. Tin, bütün izlenimleri gövde aracılığıyla alır, anlık yoluyla kavramları, kavramlara dayanarak usa vurmayı oluşturur. Bu yüzden, gövdeyle dolaylı bir bağlantısı vardır. Ancak, bu bağlantı tin için bir oluş koşulu değildir. Canlı sorununa, gözleme dayalı bir ruhbilim anlayışıyla çözüm arayan İbn Sina’ya göre dirilik bir bileşimdir. Doğal organların, göksel güçler yardımıyla bileşmesinden canlılar ortaya çıkar. Bu olay da, belli aşamalara uygun olarak gerçekleşir. İlk ortaya çıkan canlı bitkidir. Bitkide tohumla üreme, beslenme ve büyüme güçleri vardır. İkinci aşamada ortaya çıkan hayvanda ise, kendi kendine devinme ve algı güçleri bulunur. Devinme gücünden isteme ve öfke doğar. Algı gücü de, iç ve dış algı olmak üzere ikiye ayrılır. İnsan özü doğal evrim sürecinde en üst düzeyde gerçekleşmiş bir oluşumdur, bu nedenle, öteki varlıklardan ayrılır. İnsanda dış algı duyumlarla, iç algı da , beynin ön boşluğunda bulunan ortak duyu ile sağlanır. Duyularla alınan izlenimler bu ortak duyu ile beyne gider. Beynin, ön boşluğunda sonunda, tasarlama yetisi bulunur. Bu yeti duyu izlenimlerini sağlamaya yarar. İnsan için en önemli olan düşünen öz yapıcı ve bilici güçlerle donatılmıştır. Yapıcı güç us gerekli ve özel eylemler için gövdeyi uyarır. Bilici güç ise, yapıcı gücü yönlendirir. Özdekten ayrılan tümel biçimlerin izlerini alır. Bu biçimler soyutsa onları kavrar, değilse soyutlayarak kavrar. İnsanda iyiyi kötüden, yararlıyı yararsızdan ayıran yapıcı güçtür, bu nedenle bu bir istenç niteliğindedir. Us konusunda İbn Sina ayrı bir düşünce ortaya atmıştır. Ona göre us beş türlüdür. Özdeksel us, bütün insanlarda ortak olup, kavramayı, bilmeyi sağlayan bir yetenektir. Bir yeti olarak işlek us, yalın, açık ve seçik olanı bilir, eyleme yöneliktir, durağan bir güç niteliğinde değildir. Eylemsel us, kazanılmış verileri kavrar ve ikinci aşamada bulunan ustan daha üstündür. Kazanılmış us, kendisine verilen ve düşünebilen nesneleri bilir. Aşama bakımından usun olgunluk basamağında bulunur. Bu aşamada usun kavrayabileceği konular kendi özünde de vardır. Kutsal us, usun en yüksek aşamasıdır. Bütün varlık türlerinin özünü, kaynağını, onları oluşturan gücü, başka bir aracıya gereksinme duymadan, bir bütünlük içinde kavramaktadır. İnsan, ayrıntıları duyularla algılar, tümelleri usla kavrar. Tümelleri kavrayan yetkin us, nesneleri anlama yeteneği olan etkin usa olanak sağlar. İnsan usunun algıladığı ayrıntılar, kendi varlıkları dolayısıyla değil, nedenleri yüzünden vardır. Us, bu kavranabilir nesneleri kazanabilmek için ilkin duyu verilerinden yararlanır. Sonra duyu verilerini usun genel kurallarına göre işlemden geçirir, yargıları ortaya koymada onları aşar. Yaratılış konusunda İbn Sina, varlığın sıralı düzeninde, “bir’den bir çıkar” ilkesine dayanır. İlk “bir”, zorunlu varlık, Tanrı’dır. O’nun varlığı yalnız kendisini gerektirir. Var olma, Tanrı’nın özünden gelen gerekimdir. İlk neden ilk gerçekliktir. Tanrı’dan ilk us ortaya çıkar. Çokluk bu usla başlar. Bundan da felek ve nefsin usları türer. Her ustan da, o usun özü ve cismi oluşur. Us cismi aracısız olarak devindiremeyeceği için, uslar sırasının sonunda etkin us, akıl bulunur. Ondan da dünya ile ilgili nesnelerin maddesi, cisimlerin biçimleri ve insan özleri doğar. Etkin us, tümünün yöneticisidir. Yaratılış önsüzdür ve yeri de maddedir. Madde, soyut ve tüm varlığın öncesiz olanı, nefsin eylem alanı, sınırı ve tüm parçaların kaynağıdır. İlk us, kendisini ve zorunlu varlığı bilir. Buradan ikilik doğar. İlk us kendinde olanaklı, ilk varlık için ise zorunludur. Her tikel feleğin ilk kımıldatıcısı vardır. İlk kımıldatıcıları eyleme sokan tinsel varlıklardır. Her feleğin de iyiliğini düşünen kımıldatıcı bir nefsi vardır. Nefsin eylemi, etkin usa ulaşır. Evrenin varlığı, zorunlu olan, Tanrı’yı gerektirir. Başka bir varlığın etkisiyle var olan evren sonsuz olamaz. Devinme, nesnenin özünde saklı güçten doğar. Her nesnenin özünde devindirici bir güç vardır. Nesne kendini kendinin etkin öznesi değildir. Bu güç, nesneye biçim de kazandırmaktadır. İbn Sina metafiziği genelde Aristoteles metafiziği ile Yeni-Platonculuk ve Kelam’ın bireşimidir. Konusu, ilkler ilki, tüm oluşların, yaratışların, varlık bütününün kaynağı olan Tanrı’dır. Tanrı, bütünlüğü nedeniyle nesnelerde, olay ve eylemlerde görünüş alanına çıkar. Varlık vardır, yok olamaz. Varlık üç bölüme ayrılmaktadır 1- Olanaklı varlık, nesnelerle ilgili değişimin, oluş ve bozulmanın egemen olduğu varlıktır. Bu varlık ortamında görülen ne varsa belli bir süre içinde başlar ve biter. 2- Kendiliğinden olanaklı varlık. Olanaklı olmasına karşın, ilk nedenle ilişkilerinden dolayı zorunluluk kazanır. Tümellerin, yasaların bulunduğu evren. Gökkürelerin usları böyledir. 3- Kendiliğinden zorunlu varlık, ilk neden ya da Tanrı’dır. Değişmez ve çoğalmaz. Çokluklar ondadır. Tanrısal zorunluluk illkesi tüm yaratılanların da temel ilkesidir. İbn Sina’nın benimsediği tanrıbilim dört ana konuyu içerir; Evren, ötedünya, ahiret, peygamberlik, Tanrı. Evren yaratılmıştır. Yaratıcı ve varedici Tanrı’dır. O Kelamcılar’ın dediği gibi özgün yapıcı değildir, zorunludur. İlk neden önsüz ve sonsuzdur. Evrenin yaratılması, Tanrı’nın daha önceden varoluşunu gerektirir. Evrenin bütününde yer alan gök katları tanrısal evrenin varlıklarıdır, bunların özleri meleklerdir. Madde dünyasında oluş ve bozulma vardır. Onların tanrısal niteliği yoktur. Bu yaratma olayı da bir fışkırmadır. Ölüm, tinin gövdeden ayrılmasıdır. Gövdelerden ayrılan tinlerin geldikleri kaynakta toplanmaları insanda ötedünya kavramını oluşturur. Ruh, tinsel bir tözdür, ölümsüzdür. Gövdeye egemendir. Ruh gövdeye girmeden önce etkin usta vardı. İnsana bireyselliğini kazandıran odur. Gövdenin yok olması, ruhun varlığını etkilemez. Dirilme tinseldir. İnsanları yaratan Tanrı, onlara verdiği özgür istençle iyi ile kötüyü seçme olanağı sağladı. İstenç özgürlüğü, usla utku arasındaki çatışmadan ve ilkinin üstünlüğünden doğar. İnsan elinden çıkan bütün bağımsız eylemler tanrısal kayra ile gerçekleşir. Özgür istenç tüm insanlarda vardır. Peygamberler de bu bakımdan birer insandır. Ancak, onlarda insanların en yüceleri olan bilginlerde, bilgilerde olduğu gibi bir seziş vardır. Bu üstün seziş gücü, kavrayış yeteneği peygamberlerin etkin us ile buluşmalarını, gerçekleri kavramalarını sağlar. Bu üstün güç ve kavrayış vahy adını alır. Üstün anlayış gücü taşıyan melekler, vahyi peygamberlere ulaştırırlar. Tanrı, özü gereği bilicidir. Kendi özünü bilmesi yaratmayı gerekli kılar. İbn Sina İslam dinine ve Kuran’a dayanarak bilmeyi yaratma olarak niteler. Yaratma eylemi Tanrı’nın kendi özüne karşı duyduğu sevgiden dolayıdır. Tanrı tümelleri bilir. Tikellerle ilgili bilgisi de, tümel nedensellikleri bilmesindendir. Madde ve biçimin ilişkileri üzerinde bilimleri iç bölümde ele alırlar 1- Maddeden ayrılmamış biçimlerin bilimi Doğa bilimleri ya da aşağı bilimler. 2- Maddesinden iyice ayrı biçimlerin bilimi Metafizik, mantık gibi yüksek bilimler. 3- Maddesinden ancak zihinde ayrılabilen, kimi yerde ayrı kimi yerde bir olan biçimlerin bilimi Matematik, geometri, orta bilimler. Zihin bu biçimleri doğru olarak maddesinden soyutlar. Felsefe ise, kuramsal ve pratik diye ikiye ayrılır. Kuramsal olan, bilmek yeteneğiyle elde edilen bilgileri kapsar. Doğa felsefesi, matematik felsefesi ve metafizik gibi pratik felsefe, bilmek ve eylemde bulunmak üzere elde edilen bilgilere dayanmaktadır. İbn Sina, gerek Doğu gerekse Batı filozoflarını etkiledi. Gazali, özellikle, ruh anlayışında ondan etkilendi. İbn Sina’nın deneyci yanı, Gazali’yi kuşkuculuk’a götürdü. Yapıtları Latince’ye çevrildi, ünü yayıldı. Tanrıbilimci filozof Albertus Magnus, tin ve us ile güçleri konusunda İbn Sina’dan yararlandı. YAPITLAR başlıca el-Kanun fi’t-Tıb, 1593, “Hekimlik Yasası”; Kitabü’l-Necat, 1593, “Kurtuluş Kitabı”; Risale fi-İlmü’l-Ahlak, 1880, “Ahlak Konusunda Kitapçık”; İşarat ve’l-Tembihat, 1892, “Belirtiler ve Uyarılar”; Kitabü’ş-Şifa, 1927, “Sağlık Kitabı”. ibni sina, ibni sina kimdir, inşaat, usta, sina, ibni Kaynak
İbn-i Sina dünyadaki tüm hekimlerin otorite olarak kabul ettikleri dahi bir tıp alimidir. Tıp bilimine ilgi duyan İbn-i Sina hastalıkları bulaşıcı ve bulaşıcı olmayanlar şeklinde ayırmaya başladı. İbn-i Sina tıbbın kanunu kitabında ilk kez enfeksiyondan bahsetti. Hava kirliliğininde hastalıklara neden olabileceğini açıkladı. En ilginç olanı mikroskop keşfedilmeden çağlar önce mikropların canlı varlıklar olmasını ortaya atmasaydı. Bu yazımızda İbn-i Sina İngilizce ve Türkçe Hayatını paylaşacağız. İbn-i Sina İngilizce ve Türkçe Biyografisi, İngilizce İbn-i Sina Hakkında Bilgiler, İbni Sina İngilizce Tanıtımı İbn-i Sina İngilizce ve Türkçe Hayatı Ibn-i Sina was born in Afshana, a village near Bukhara present day Uzbekistan, capital of the Samanids, a Persian dynasty in Central Asia. Ibn Sina’s philosophy is an attempt to construct a coherent and comprehensive system that accords with the religious exigencies of Muslim culture. As such, he may be considered to be the first major Islamic philosopher. İbn-i Sina, Orta Asya’da bir Pers hanedanı olan Samanid’lerin başkenti olan Buhara yakınlarındaki bir köy olan Afshana’da doğdu. İbn Sina’nın felsefesi, Müslüman kültürünün dini varlıklarına uygun tutarlı ve kapsamlı bir sistem kurma çabasıdır. Bu nedenle, ilk büyük İslam filozofu olarak kabul edilir. In the Islamic sciences he wrote a series of short commentaries on selected Qur’anic verses and chapters that reveal a trained philosopher’s hermeneutical method and attempt to come to terms with revelation. He also wrote some literary allegories about whose philosophical value 20th and 21st century scholarship is vehemently at influence in medieval Europe spread through the translations of his works first undertaken in Spain. İslami bilimlerde, seçilmiş Kur’an ayetleri ve eğitimli bir filozofun yorum yazıcılığı yöntemini ortaya çıkaran ve vahiy ile başa çıkmaya çalışan bölümler üzerine bir dizi kısa yorum yazdı. Ayrıca, 20. ve 21. yüzyıl bursunun felsefi değeri şiddetle karşı karşıya olduğu hakkında bazı edebiyat alegorileri de yazdı. Orta çağ Avrupasındaki etkisi, ilk olarak İspanya’da üstlenilen eserlerinin çevirileriyle yayıldı. His most important contribution to medical science was his famous book Al Qanun Fi Al-Tibb The Canon of Medicine. This book is an immense five volume encyclopedia of medicine containing over a million words. It comprises of medical knowledge available from ancient and Muslim sources. His other major work is “The Book of Healing”, a scientific and philosophical encyclopedia. This book was intended to heal’ the soul. It was split into four parts logic, natural sciences, mathematics and metaphysics. Tıp bilimine en önemli katkısı ünlü kitabı Al Qanun Fi Al-Tibb idi. Bu kitap bir milyondan fazla kelimeyi içeren muazzam beş ciltlik tıp ansiklopedisidir. Eski ve Müslüman kaynaklardan temin edilebilen tıbbi bilgilerden oluşur. Diğer önemli eseri, bilimsel ve felsefi bir ansiklopedi olan “Şifa Kitabı” dır. Bu kitap ruhu iyileştirmek’ amaçlıydı. Dört bölüme ayrılmıştır mantık, doğa bilimleri, matematik ve metafizik. Bu konu ile alakalı olarak ilginizi çekebilecek diğer yazılarımız Mimar Sinan İngilizce Türkçe Hayatı Yunus Emre İngilizce ve Türkçe Hayatı
İbni Sina özellikle tıp alanında yapmış olduğu çalışmalar ile bilinmektedir. İslam filozofu olan alim Batılılar tarafından da yakından tanınır. İbni Sina'nın çalışmaları ve makaleleri günümüzde hala kullanılmaktadır. Bu açıdan oldukça değerli bir Türk ve İslam Sina Kimdir?370 yılı dolaylarında Efşene köyünde dünyaya geldiği bilinmektedir. Öğrencisine yazdırmış olduğu hayat hikayesi sayesinde İbni Sina ile ilgili bilgiler günümüze kadar ulaşmıştır. İbni Sina ismi ile bilinen ünlü filozofa yapmış olduğu çalışmalar ve bilime kazandırdığı yeni bilgiler nedeni ile "eş-şeyhü'r-reis" ismi takılmıştır. Bunun dışında farklı pek çok unvanı da Sina Batı dünyasında ise Avicenna ismi ile bilinir. Bunun yanında kendisine filozofların prensi ismi de verilmiştir. Babası aslen Belhli olsa da başkent Buhara'ya yerleşmiştir. İbni Sina'nın babası çoğunlukla İsmaili dailer ile sürekli görüşürdü. Bu nedenle de evlerinde sürekli felsefe, geometri ve matematik ile alakalı toplantılar yapılırdı. bu sebeple İbni Sina'da oldukça erken bir yaşta felsefe ile tanışmış Sina Avicenna Hayatı, Eserleri ve Sözleriİbni Sina çalışmaları ile kendini tıp ve felsefe alanlarında oldukça geliştirmiştir. Samani Hükümdarının ağır bir hastalık geçirdiği bir dönemde kendisini saraya davet ettiler. Saray doktorları ile birlikte çalışmalarını titizlikle sürdürerek hükümdarın kısa sürede iyileşmesine vesile başarısı sebebi ile İbni Sina daha 18 yaşında Saray Hekimliği konumuna getirilmiştir. Sarayın zengin kütüphanesinde oldukça değerli tıp kitaplarını okuyarak kendini geliştirmiştir. Bu değerli kütüphane ne yazık ki daha sonra içindeki kaynaklar ile birlikte Sina'nın kaleme aldığı eserler ise şu şekildedir;Kurtuluş KitabıTıpta KanunAhlak Konusunda Kitapçıkİşarat ve'l-TembihatKitabü'ş-Şifaİbni Sina'nın Hayatındaki GelişmelerBabası öldükten sonra İbni Sina siyaset ile daha çok ilgilenmeye başlamıştır. 1005 yılında devletin yıkılması ile birlikte de burayı terk etti. Bu dönemden sonra ise yaşamak için kendisine iyi bir yer bulmak adına çeşitli seyahatler ile alakalı bilgileri için özellikle Farabi'den çokça yardım almıştır. İbni Sina'nın İslam felsefesi ışığında mükemmel bir felsefe kurduğu da eserlerinde görülmektedir. Zaman içerisinde felsefe alanındaki çalışmaları ile hocası Farabi'yi bile geride bırakmıştır.
İbn-i Sina Hakkında Kısacaİbn-i Sina Gerçek Adı ve Soyadı İbn-i Sinaİbn-i Sina Doğum Tarihi Ağustos 980İbn-i Sina Ölüm Tarihi 21 Haziran 1037İbn-i Sina Yaşıİbn-i Sina Boyu –İbn-i Sina Nereli Özbekistanİbn-i Sina Doğduğu Yer Buhara, Özbekistanİbn-i Sina Mesleği Hekim, Yazar, Filozofİbn-i Sina tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi, Farsça ابوعلى سينا/پورسينا, Latince Avicenna; okunuş āv’ĭ-sěn’ə; 980, Buhara yakınları – 1037, Hamedan, filozof, hekim ve çok yönlü bir Müslüman olan İbni Sina, felsefe ve tıp alanları ile ilgilenmiş ve bu alanlarda ünlenmiştir. Buhara yakınlarındaki Afşana köyündeşuanda Özbekistan’da bulunmaktadır 340 HicriMiladi 980 yılında dünyaya gelmiş ve Hamedan şehrindeİran 427 HicriMiladi 1037 tarihinde vefat etmiştir. Tıp ve Felsefe alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. Batılılarca, Orta Çağ Modern Biliminin kurucusu ve hekimlerin önderi olarak bilinir ve “Büyük Üstad” ismi ile tanınır. Tıp alanında 7 Asır boyunca temel kaynak eser olarak süre gelen El-Kanun fi’t-TıbTıbbın Kanunu adlı kitabı ile ünlenmiş ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur. ve Türk bilim Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240’ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü’ş-Şifa İyileşme Kitabı ile El-Kanun fi’t-Tıb’dır Tıbbın Kanunu. Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain’de 1650 yılına kadar ders kitabı sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina’nın oğlu olan İbn-i Sina Batı’da Avicenna adıyla tanınır, babasından, ünlü bilginNatili’den ve İsmail Zahit’ten ders aldı. Geometri özellikle Öklid geometrisi, mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi’nin el-İbane’s aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince 997 saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can’da Şirazlı Ebu Muhammed’ten destek gördü Tıp Kanunu’nu Cürcan’da yazdı. Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını Sina DoğumAğustos 980 Hermisan yakınındaki AfşanaÖlüm21 Haziran 1037 HamedanMeslekHekim, Yazar, Filozofİbn-i Sina Yaşadığı Dönemİbn-i Sina, İslam’ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirdi. Horasan ve Orta Asya’daki Samani Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhiler bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kuran ve Hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Al-Razi ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sina, Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan’daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde Sina’ın YaşamıÇocukluğuİbn-i Sina 980 yılında günümüz Özbekistanında yer alan Buhara yakınlarındaki Afşana kentinde doğdu. Babası Abdullah, Samani İmparatorluğu’nun önemli şehri Belh’ten gelen saygın bir bilim adamıydı. Buhara’da iyi bir eğitim aldı. Olağanüstü hafızası ve zekası da bu konuda ona çok yardımcı olacaktı. 14 yaşına geldiğinde öğretmenlerini geçmeye başlamıştı. 16 yaşında tıbba döndü ve bu konudaki bilgileri öğrenmekle kalmayıp yeni tedaviler de geliştirdi. 19 yaşında doktor ünvanı elde etti ve ücret almaksızın hastaları tedaviye Sina ilk olarak 997 yılında tehlikeli bir hastalıktan kurtardığı Emir’in yanında çalışmaya başladı. Bu hizmetinin karşılığında aldığı en önemli ödül Samanilerin resmi kütüphanesinden dilediğince yararlanmak oldu. Kütüphanede kısa süre sonra meydana gelen yangında düşmanları onu bilerek kundaklama yapmakla yaşında babasını kaybetti. 1004 yılının Aralık ayında Samani Hanedanı sona erdi. İbn-i Sina Gazneli Mahmud’un teklifini geri çevirdi ve batıya Ürgenç’e gitti. Buradaki vezir bilim dostuydu ve ona küçük de olsa bir maaş bağladı. Yetenekleri için kullanma sahası arayan İbn-i Sina Merv’den Nişabur’a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi adım adım dolaştı. Kendisi de şair ve bilim adamı olan ve İbn-i Sina’ya sığınak sağlayan hükümdar Kabus bu sırada çıkan ayaklanmada hayatını kaybetti. İbn-i Sina’nın kendisi de şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. Sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gorgan’da eski bir arkadaşına rastladı. Onun yanına yerleşti ve bu kentte mantık ve astronomi dersleri vermeye başladı. Kanun kitabının başlangıcı da bu döneme sonra Rey’de ve Kazvin’de çalıştı. Yeni eserler yazmaya da devam etti. İsfahan valisinin yanına yerleşti. Bunu öğrenen Hamadan emiri İbn-i Sina’yı yakalattı ve hapsetti. Savaş sona erdikten sonra Hamadan emirinin yanında çalıştı. Kısa süre sonra İbn-i Sina, kardeşi, iyi bir öğrencisi ve iki köleyle kılık değiştirip şehirden kaçtı ve korku dolu bir yolculuktan sonra çok iyi karşılandıkları İsfahan’a yılları ve ölümüİbn-i Sina’nın kalan 10 ya da 12 yılı Ebu Cafer’in hizmetinde geçti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı ve hatta savaşlara bile katıldı. Bu yıllarda edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. Bir Hemedan seferi sırasında şiddetli bir kolik atağına yakalandı. Güçlükle ayakta duruyordu. Hamedan’a vardığında önerilen tedavileri uygulamadı ve kendisini kadere teslim etti. Ölüm yatağında mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve son gününe dek 3 günde bir Kuran okudu. 1037 Haziranında Ramazan ayında 57 yaşında öldü. Kabri Hamedandadır. Hamadandan bir resim, Avicenna Müzesi İran 15 KASIM 2005İbn-i Sina ve Metafizikİbn-i Sina’ya göre metafiziğin temel konusu, “vücudu mutlak” olan Allah ile yüce varlıklardır. Vücut var olan üçe ayrılır Olası varlık ya da ortaya çıkan ve sonra yok olan varlık; olası ve zorunlu varlık tümeller ve yasalar evreni, kendiliğinden var olabilen ve bir dış neden sayesinde gerekli olan varlık; özü gereği gerekli olan varlık Allah. İbn-i Sina Allah’ı “Vacib-ül Vücud” yani varlığı zorunlu olan’ olarak belirtir ve bu fikir ona Sina ve Ruhbilimİbn-i Sina, ruhbilimin, metafizik ile fizik arasında bağlantı kuran ve bu iki bilimden de yararlanan bir bilgi alanı olduğunu savunmuş, ruhbilimini üç ana bölüme ayırmıştır Akıl ruhbilimi; deneysel ruhbilim; tasavvuf ya da gizemci ruhbilim. İnsanların ruhlarının müzikle tedavi edilebileceğini öne sürmüş ve bu yöntemi Sina ve AkılBu konudaki görüşleri Aristotales ve Farabi’den farklı olan İbn-i Sina’ya göre, akıl 5 çeşittir; bilmeleke ya da olası akıl’ açık-seçik ve zorunlu olanları bilebilir; he-yulâni akıl bilmeyi ve anlamayı sağlar; kutsi akıl aklın en yüksek aşamasıdır ve her insanda bulunmaz; muste-fat akıl kendisinde bulunanı, kendisine verilen “makûllerin ” suretlerini algılar; bilfiil akıl “makûl”leri yani kazanılmış verileri kavrar. İbn-i Sina, akıl konusunda,Eflatun’un idealizmi ile Aristoteles’in deneyciliğini uzlaştırmaya, birleştirici bir akıl görüşü ortaya koymaya Sınıflandırılmasıİbn-i Sina’ya göre bilimler madde ve biçim ilişkisi bakımından üçe ayrılır El-ilm ül-esfel Doğa bilimleri ya da aşağı bilimler, maddesinden ayrılmamış biçimlerin bilimidir; mabad-üt-tabia metafizik, el-ilm’üll-âli mantık ya da yüksek bilimler maddesinden ayrılan biçimlerin bilimleridir; el-ilm ül-evsat matematik ya da orta bilimler ancak insanın zihninde maddesinden ayrılabilen, bazen maddesiyle birlikte, bazen ayrı olan biçimlerin sonraki Doğu ve Batı filozoflarının çoğunu etkileyen İbn-i Sina, müzikle de ilgilenmiştir. 250’yi aşkın yapıtının başlıcası olan Şifa ve Kanun, felsefenin temel yapıtı sayılarak, uzun yıllar boyunca pek çok üniversitede Sina EserleriEl-Kanun fi’t-Tıp, 1593, “Tıpta Kanun”Tıp ile ilgili zamanının bilgilerini ihtiva eder. Orta çağda dört yüz yıl Batı’da ders kitabı olarak okutulmuştur. Latinceye on çevirisi yapılmıştır.Kitabü’l-Necat, 1593, “Kurtuluş Kitabı”Metafizik konularda yazılmış özet bir eserdir. Risale fi-İlmü’l-Ahlak, 1880, “Ahlak Konusunda Kitapçık”İşarat ve’l-Tembihat, 1892, “Belirtiler ile ilgili bir eserdir.Kitabü’ş-Şifa, 1927, “Mantık, Matematik, Fizik ve İlahiyat yani Metafizik konularında yazılmış on bir ciltlik hacimli bir eserdir. Birçok kereler Latinceye çevrilmiş ve ders kitabı olarak okutulmuştur.”.Mantık bölümü, Mantık , Musiki ve Hitabet kitaplarından meydana bölümünde Aritmetik , Geometri ve Astronomi kitapları yer veya Fizik bölümünde ise, Fizik, Kimya, Mineraloji
ibni sina ingilizce hayatı kısaca